Başkaydı Yaşamak
Acı yüklü vagonlar geçer
Soğuk kış gecelerinden… Rüzgâr geçer paslı rayların üzerinden Elektrik hatlarına tutunarak… Kimi sessiz çığlıklar koşar Yolcusuz gemilerin ardından… Sessiz dağların üstünde gezinir Dört yöne ayrılmış bir gezgin… Ve sırattan geçer gibi geçip gider O kadının gözleri… Gece olduğunda içimden… İçimi açarım bir iki bardak şarapla Küflü raflara saklanmış resimler dökülür Kirpiklerimden… Dudaklarım en çok acıyan yaralarıma benzer Şaraba yatırdığım gecelerde… Sessiz ışıklar vurur aynalardan Gölgelerimi eski bir kitap gibi açarak… Yüzümde kuruyan menderesler Kıvrılmış gözlerin gibi yanaklarımda uyur… Yüzümü saklayan maskelerle Ayak izimi sahiplenmiş kışlar yaşarım… Sana içimden geriye kalmış Aşkları bırakarak yürürüm yalın ayak… Yıldızlara açılan gemiler yüzdürürüm Gecenin koynundan kopmuş… Bir ateşin ısıttığı ellere bulaşan İs gibi karadır yanan yürekler… İpini koparmış bir uçurtmaya benzer Ayrılmış bütün eller… Mehtabı göremeden fırtınaya kapılmış Gemiciler gibidir… Gözler Ne tarafa bakacaklarını sezemezler… Limandan ayrıldıklarında… Sensizliğe sarılırım sisin içinde Sesi kayıp bir keman gibi… Yönü kayıp atlılara benzer bedenim Susuz ve biraz ölü… Gün ışığından kaçar gibi mağaralara Sığınır avcısından kaçan bir av… Yere düşmüş bir balık gibi çırpınır Sökülüp atılmış her kalp… Alnını sürttükçe ruhu çıkan insanlara Benzer… Kumbarada kalan son para… Binlerce güneş öldürdüm Sabaha kadar yaralarını sararak… Merdivenlerin basamaklarında Nefesim daraldı sönen bir mum gibi… Islak bulutlar yoruldu artık Yağmaktan ve kuruduk çöl gibi… Bitmedi kırılmak parçalanmak Yırtılan resimlerde son bulmak… Eridik bir şeker gibi yağmurların Altında… Ve çıktıkça yaşlandık… Bu merdivenleri Turuncu yapraklar altında… //Ersoy// |