Hilebaz
Bedenini esirgeme ruhundan… Gecenin boşluğunu en çok gündüz arar…
Giden güneşin ardından uyu Gündüz ışığında kavrulursan eğer Yıldızların arasına sakla kendini Düşünki çölde uyuyan bir kumsun… Yüksek tepelere tırman kaya gibi Eğer kırılırsa parmakların daha fazla Tutun bir ağacın köklerine sıkıca Ve elleri sağlamdır sakın korkma… Yetim acılara okşanmış eller serp Eğer saçlarının arasında kaybolursan Yüzüne yakın ağla ve ıslatma kurumuş yerleri Gezdiğin tende heyecanlanıp fazla susma Rüzgâr çabuk uçurur bilirsin ağırlığın yoksa… Sesi olmayan kalplere as sözcükleri Sıkı ört ki kapıları bir daha açılmasın yaraları Denizin ayaklarıyla yürü gökyüzünde Martıların yemeğini dağıtma bulutları üfleyip... Korkma şehrin ışıkları söndüğünde Gözlerinin suyuyla serinlet yanaklarını Gerçekten korkma içinde yalan yoksa Herkes gibi ölme farkın olduğun açıksa… Yalnızlığa sığınmak marifet değil aslında Daha çok fazlasın anlaman gerekir avuçlarında Dönüp arkanı susmamalısın insanlara Gitmek çözüm değil bir yanın bağlıysa… İsyanın suçuna ortak aramaktan vazgeç Bütün kal’ları kitaplara bırak satır aralarında İçine sakladığın ne varsa çıkar at Eğer dudaklarına çığlık gerekiyorsa… Soru sormaya eğer gitmesi gerekse Her şey yıkanabilir bir gözyaşıyla Kazılacak gülümsemeler bırakma kimseye Gerekiyorsa sök at dişlerini uğramasın aklına… Uyan alnını değir sevdiğin adama Toprağı kazar gibi çık içinden o anda Bir ağaca konarak incitme kollarını Çocuklarını öldürür canlıları sevmez onlar… Her gece ölü doğurur sabaha uyansın diye Gözlerin uyandıramayacağı ölü yoktur Bulunmaz hint kumaşına benzemez insan Bir başkasının dilinde uykudadır kelam et adını… Sevgimizi esirgemedim dudağımdan İçime sığmadı taştı bir nehir gibi Bir mahzen kapısıyım şimdi üstüme kapanan Bir su damlıyor kalbim gibi takip et o su birikintisini… Hilebaz yüreğim prenses… Sensiz asla var olamaz… //Ersoy/ |