Aniden...
Asılı bulutlarda sallanan damlalara benziyorum
Eski anıların içindeki yolculuklarda gezinir gibi Sahipsiz bir rüzgârın dişlerinde ezilen bir mavilik Geceyi üzerime örten hissin soğuk teninde Saklı kalmış acıların oyuklarında umut ediyorum Sesim kimsesiz ışıkların yanması gibi Ayak izleri olmayan taşlar kadar mutsuz Pirelerin ayaklarında uyuyan hayallerim Başı eğik bir adamın cebinde ısınır gibi Kısa tırnaklı bir acının izlerini taşıyor sanki Gece koşmakta Rüyalarım uzun bir maraton Uyanışlara gebe gözlerim Bir fiil yıllanmış şafak kızılı örtün ayaklarıma Dudaklarına karışayım… Aklımı çıkardım hayal kahvesinden Uzun demli bir yol kıvamında yağış bırakmaktayım ardıma Karışık renkler cümbüşünden bir at sırtındayım Dağlara uzanan gözlerimin rengindeki saflıkta Bir yol çizmişim kolları uzaklıkları saran Anlamların dışına çıkan kemikler saklıyorum sırtımda Bütün yıkılmalar dahil top seslerinde bütün hayaller yıkık Kalbin seslerine diren duvarlara sığınmış ayrılık Kat kat sarılan renklere batan sancılar kan rengi Çıkmaya çalışan bir kelebek gibi kalbinin sesi Topların aklı karışık Tam orta yerinden sıyrılmakta Can havlinde sesler rükûda Aniden uyuyan gözlerimde durdu zaman Seni geçen o anda… Avucum kapalı kutular diyarında ansızın kilitli Geç kalınmış vedalara göz kırpan ışık sicimi Kapı aralıklarına açılan sayfalar kısa ve öz bir terkediliş Sokak kaldırımlarını arşınlayan ışıkların selasında Gölgelere çekilmiş hatların vasat duruşu Kilitli hatıraların boş odalarında karanlık çıldırışlar Alnım mağdur bir adamın gözlerine çakılmakta Sabah güneşini kovalayan rüyalarım sen pusulasında Uzak bir deniz yalpalayan gemilerin sırtına yaslanıyor İzi ömür bitiren yaraları takip eden bir kaderi bitirir gibi Sağım sığ bir çukur Soluma ilişmekte gece Açılan avuçlar yara ve yar Geçilen tende her kadın bir avcıdır Gecenin gözlerini süren yolda… Çölün nefesinde titreyen kumlara basıyorum Ağız dolusu bir yolculuk ettiğim Sıcaklığın alnımdan dökülen incileri sıyırması yakın Islanan dişlerimi sıyırmış kaçan tadımı adımlıyorum Kuru zeminlere basan ayaklarım yalın ve çıplak Kuru bir kâğıt zarfında çatlayan sözler biriktiriyorum Ufkumu yaran seraplara yüz sürmek için gözlerim açık Öyle hayaller dizmişim sehpanın altındaki çukura Yalan yanlış yönü cılız bir ip makarasına asılı Diz çökmüş mehtabın zırhı göğsümde anca bize faydasız Ölüm habersiz yolcu Ardımdaki izin kokusunda Garip bir tat dudaklarıma yığılmış Çöllerde kum ansız bir fırtınadır Seni kaybetmeyi başarabildiğim… Hesapları tutmamış sonuçların elde kalan farkısın İkilemlerde tesiri yüksek bir çarpan etkin oldukça yüksek Zarı atan ellerin arasına sıkışmış bir olasılık Tutulmamış bir ihtimalsin ansızın kopuveren Yürütülen geceleri sabahları koşturup duran Bedeni iz çukuru ayrılıklar asmış çivi gibisin Kolları uzatılmış ayrılıklara asılmışım ucun ucuma Tepelerin köşelerine saklanmış giyotin keskinliği Gözlerimin peşindeki o gölge sesinde saklanmışsın Çıkarımları olmayan hesapların bedelisin ileri sürülen Bedenim ruhunun bağlamlarında Karanlık bir günah vadisinde Asılmaya yakın bir sınav Bütün çizgiler karışmış kader yolunda Sen çıkarılması zor günahların bekçisi Vücuduma kök salmış… Uzayan köklerin kıvrımlarında hasret bağlıyorum Rüzgârların yol gösterdiği martılar kaçışırken Denizin üstünden kayan güneşin sebebi sensizlik Boş sahillere uğrayan gece karanlığına boyanmışım Eksik renklerin tablolarında bir kış gibi soğuk Kirpiklerimi kırıyorum uyuduğum köşe başlarında Geçen zamanın önünde dilenen bir seyyah gibi Avuç açtığım yalnızlıklar büyüttüm Seni andıran zamanın resimlerinde büyümüş Kanatları kırık kuşlar gibi uçmaya hasretim Bileklerimde hasret prangası Birbirine vuran zincir sesleri Güneşi kapatan duvarlar gözlerimde Taş yastık bir mezar Hala gözlerinde ayrılık mahkûmuyum… Sorular cevapsız bir düğüm gibi tıkandı boğazımda Yürüdüğüm yollar yırtık bir sayfa gibi Sapa yokuşlar yorgun dizlerimi bükmekte Kuşların dalları yaralaması gibi çaresizim Mevsimlerin beşiğinde sallanan öksüz bir umut gibi Karanlık kaldırımların ıssız koynunda dolaşıyorum Bükülen yanlarımın ağırlığına çökmüşüm Devrilmiş denize hasret kumlar Deniz uzun soluklu çalgıların o ansızın yakaladığı notaya basmakta Dudaklarımı kilitlemişim üflediğim yalnızlığa Uçları kesik mektupların Zarflar delik deşik Gözyaşında batan kâğıttan gemiler gibi Soluksuz okunmuşum yine dudaklarında Hatırlanmam zorlaşmış yine aklında… Borçluyum hala penceresinden denizi kucaklayan o eve Yağmurların buğularında ismini kazıdığım o camlara Gecelerden sabaha kadar alnıma bir silah gibi sıkılan bekleyişlere Kaç geceyi kırıp avuçlarımda gözyaşlarımla yıkanmış ki yüzüm Bahar ertesindeki o tatilleri bekler gibi oturduğum boş sandalyelerde Sabahları camları kırar gibi karıştırdığım o gökyüzü Bir anahtar gibi alnımda çevrilirken ümitlerim Yok sayıyorum sensiz çevrilen o satırları Unutmuş gibi çevirip en baştan resimlere dalıyorum Gelmeyeceksin gözlerimdeki o adamı öldürmeden biliyorum Kapatmadım daha satırları Son noktalara geliyorum Ansızın buluşmalar kesiyor yolumu Sıklıkla sana benziyor artık Elleri bırakılan o küçük çocuklar… Vakit kanı çeken bir bağ gibi kopuyor içimde Boşluklara basıyorum aklımda çakılı bir düşünce Rüzgâr kumların arasında oynayan bir bebek sanki Küçük adımlarla sahilde geziniyor gibi dalgalar Avuçlarımdan kayıp giden hayatın izleri derin Yaraların ağzı açık bir imdat çığlığı gibi kanıyor Son gonk sesine uğramak var kader cetvelinde Kulaklarımda pas kokulu uykulardan arta kalan sesler Bildiklerimin arasında eriyor ne varsa sana dokunan Artık bırakıyorum içimdeki kelebeği gece uzun yine Sıkı kapattım tenimi Üşüdüğüm yalnız sokaklar sana emanet Bıraktığım gecelerde hep düşlerine ziyaretçiyim Ne kadar açık kapı varsa aklında Karanlıklara sakla ruhumu mumların ardına O zamanlar gölgelerinde resmet beni… Bir kavanoz Çakıl taşı gibi havasız seviyorum seni… Boşluklara sızıyorsun aniden... //Se |
Yağmurların buğularında ismini kazıdığım o camlara
Gecelerden sabaha kadar alnıma bir silah gibi sıkılan bekleyişlere
Kaç geceyi kırıp avuçlarımda gözyaşlarımla yıkanmış ki yüzüm
Bahar ertesindeki o tatilleri bekler gibi oturduğum boş sandalyelerde
Sabahları camları kırar gibi karıştırdığım o gökyüzü
Bir anahtar gibi alnımda çevrilirken ümitlerim
Yok sayıyorum sensiz çevrilen o satırları
Unutmuş gibi çevirip en baştan resimlere dalıyorum
Gelmeyeceksin gözlerimdeki o adamı öldürmeden biliyorum
Kapatmadım daha satırları
Son noktalara geliyorum
Ansızın buluşmalar kesiyor yolumu
Sıklıkla sana benziyor artık
Elleri bırakılan o küçük çocuklar…
ÖZLEMİN GEÇMİŞLE YÜZLEŞMESİ GİBİ...UMARIM HAK ETTİĞİ YERE GELİR ŞİİR...SAYGIMLA.