güz gözlü şehrin kadınları
istençli düşe yol gösterir ateşböceği
kıyısında erguvan biten güz gözlü şehir kavis içine alır ekmek kokan nefeslerini kutup tilkisi gibi tortop olur suretleri haleli kirpikleri füsunkâr nergisli kadınlar salınır gece boyu erkek ruhuna karılır ayakuçları tasalı çilek kokan aşkın ağzından çok uzak intihara doymuş baldıran şişesi gözü bağlı güldeste şiir saçılır derbeder canda yağmurun ıslığı duyulur usulca safran rengi gülüşe tav ıtır kokusu bakire etekten dökülür yavru kuğular kırbacın sesini andıran sokak naralarına kadeh tokuşturan yalancı gelinciklerin küskün rahminden fışkıran bebekleri her biri kundaklanır çobanpüskülüne ürkek olur darbeye uğramış kalp sezar’ın akıbetine öykünür ihanetin sözleri ağaç çatallarına asılan dileklere meftun daracık mezarlarda tarçın kokar bedenleri şuuraltı kramplara sürgün ah kırlangıçlar taşı dantel gibi işleyen zamanlardan kalma hummalı öyküleri sırtlayan şehrin günaha benzeyen kadınları köksüz usaresiz… deniz tuzu yakar gözlerini yüzü ölmüş şehrin çiçek arayan kadınlarından köşe bucak saklanır gün ışığı gönül gençyılmaz |
Hani?
Sevgiler...