ŞAİR, KADIN VE ZAMANŞiirin hikayesini görmek için tıklayın (eski bir hatıra defterinden sızan,
okunmamış, kalın bir roman...)
Muteber bir yalnızlığın mantarını çıkardık seninle biz.
Vakitsiz bir tirbişondu zaman. Artık kaç şişe devrilir peşinden, Kaç gülüşe kara çalınır Ve kaç hesaba itiraz edilir? Daha böyle kaç gece ölünebilir ki ardından? Kaç kere?. Gece yarısını geçer akrep. Yelkovanın tam sabaha çeyrek kalanın üzerinde donuklaşır bakışları. Kalpte küskün bir yara gibi geçmez ayrılığın tozu çimlere çiğ düşerken. Büyük şehirlerin aşkları büyük, Terkedişleri ise deprem yaşanır. Artcılar yaratır sen sokağınızdan topuklu ayakkabılarınla geçerken. Şaraplar boşalır fıçılardan, Hayyam utanır yaptığından... Kum saati, Nü tablodaki üryan kadın kadar şarlatan. Tavandan akan yağmur damlacıkları gibi akıyor darmadağın. Gitmelere alışık bir fahişe misali sütyeninde saklıyor buruşturup yalnızlığını. Ölüm değil, Sadece zamandı izini kaybettirmemek için yollarına saçan kırıklıklarını... Mühürlenir kalır dudaklarımda adın. Kapı değilinden apartman boşluğunu izleyebilmek kadar sıradan. Genzime bulaşan tadın, Olmayacak dualara amin diyecek kadar müslüman. İsteseydin. Yani gel deseydin, Vurur asamı yere, Bölerdim Ege’yi 12’ye. Tövbe haşa(!) Bunu yapabilecek tek kişi değil Musa. Ve yeminler ederim, vaftiz edilmneyen tüm çocukların günahları benim boynuma. Her ayrılıkta kanayan bir kalp bu benimkisi. Düşmekten dizleri yara ve gücü yok artık yerinden kalkmaya. Şişedeki son kum tanesi de düşmeden önce boşluğa sevdiğini söyle. Ve nasıl olsa ölüm bile yetmeyecek acılarımızı sarmaya... Cihat KIRDAR / saat sensizliğe 5 kala... |