DUDAK İZLERİ
/Ve içimi sancıtan elzem küfürleri
bir bir kustum yeryüzüne! Bir şeyim yok, iyiyim. Şiirim tuttu yine.../ Çatık kaşlı bir ömrün son deminde, Tel örgüler görünene dek yürüdüm epeyce bir mühlet. Usulca soyunup, dar ve paket taşlı bir sokağa bıraktım seni. Resimlerini bir bir yaktım altına hava deliği açılmış bir yağ tenekesinde. Viran oldum. *** Hayır hayır Gidişin Kasım olmalıydı. Ardından şarkılar dokunmalıydı sık ilmeklerle şairin kalemine. Yarım bir nefesle tenimi kuşattığın son gecenin yakarışı yer etmişken genzimde, Gidişin sonbaharın kurumuş yaprakları üzerinde gürültülü adımlara denk düşmeliydi. Sahi, sen bırakmıştın boynuma dudak izlerini Ve tırnaklarınla çizmiştin göğsüme ilk defa ayrılığın baş harfini. Günlerden pazar Nadia Kilise çanları çalıyor baksana. Bedeli afaroza gebe bir aşkın son gününde vaftiz edilmemiş tüm çocuklarımızın hesabı benim boynuma. Alelacele bir mum yak. Yoksa başka türlü çıkmayacak bu günah... Cihat KIRDAR |