BAHANELER 'AŞK' OLSUN
gece telvedir kahve fincanı dibinde, bakılmamış fallarda saklar halleri
ya da ışık dökülmesidir yüreği kabarmış denizlere, yakamozlar misali işte böyle gecelerin birinde canımın içi. . . , diyelim ki bir davet aldık ikimiz birden, yazılmamış öykülerin birinden aşk rengi mürekkeple dolu hokkaya, dalıp çıkarak yazan bir kalemden diyelim ki gece ve gündüzü olmayan, birer deniz kuşu olduk ikimizde karşılaştık orta yerinde, kanatlarımızın altındaki hokka gibi bir denizde hey sen, bu öyküde üstümüze doğru esen rüzgar denize düşen gölgeleri ayırabilir misin dalgalardan. . . diyelim ki rüzgar önüne katmış bizi, iki ayrı ağaçtan birer yaprak misali üstümüz tuzlu su damlası, ama ne deniz var ortada ne de kanat gölgesi diyelim ki getirip bırakmış sorgusu sualsiz, yalçın kayaların en çıplağına ve bir kartal çökmüş üstümüze de, kırbacını vurmuş sevişmek arzumuza hey sen, damarında ot bitmez taş parçası bu öykünün kabul etmez misin yani, üzerinde yeşerecek ağaç dalını. . . diyelim ki biz bu defa davetsiziz ama bir gece falında çıkıvermiş halimiz denize düşen yakamozlar gibi, üç vakte kalmadan karşılaşmış gözlerimiz diyelim ki biz zaten öykülerin, iki yeşil yaprağı ya da iki deniz kuşuyduk şiirlere sızarak gizlice, yazılan her öyküde, kendimizi bir daha yaşıyorduk hey sen, başına insansızlık çuvalını geçirmiş insan bir öyküde sen yazsan, hiç yürek ısınmaz mı yüreğinde. . . yaşadıklarımız yaşanacakların teminatıdır, gece ve kahve işin bahanesi ay ışığından güneş toplarız, büyütmek istersek eğer yürekte açan çiçeği neylersin bizim de mayamız böyle, . . . . canımın içi. . . . Cevat çeştepe |
tebrikler efendim