beyazın kendisini aklamasından değildi siyahın karalara bürünmesi...
hayattan aforoz edilmiş bir halkın izleri delil olarak dinlenecek son tanıklarıydılar asimile edilmek için sürülürken dersîm’den ağladı gelincikler gelin oldurulamayan kızlarına
trajedi hikayelerin kar çiçekleriydi koyaklarda masal adı altında anlatılırken kulaktan kulağa rüzgarların öpmeye kıyamadığı örgülü saçlarını medeniyet adı altında kazıtıldı kanatılarak yaraları
anlattıkları yalanlarla (...!) kandırmayı başardılar öyle inandırdılar melekleri günahlarına şahit kılarak ve şeytanın hilesini yanlarına alarak işe koyuldular yüklediler sübyanları tren katarlarına, bilinmeze yol alarak
bacası tütmeyen yaslı haneler bırakıldı sisli mazisinde ne el sallayanları kaldı, ne su dökenleri peşlerinden yaka-paça sürüldüler baba ocağından diyar-ı gurbete götürülüp meçhul memleketlere gömüldü bitkin gülüşleri
mavinin umut dağıtmasından değildi al al olmuş kırmızının kan-ter içinde kalması...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Aforoz şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Aforoz şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
"siz bilir misiniz, dersim’de ateş su ile söndürülmez. suyun da bir canı olduğu ve ateşe dökülünce canının yanacağı düşünülür. işte suyun bile canına hak, hatır gözeten bu coğrafya baştan sona, kurduyla, kuşuyla ateşe verildi..."
sırrı süreyya önder
dersim… gümüş kapı… munzur'un , düzgün baba'nın , zerdüşt'ün aslında sizin, bizim, hepimizin toprakları toprakları… insanlarımız, kürdü, türkü, lazı, çerkesi ile bizim insanlarımız… ve o topraklarda kıyım dilini zalimce kullanan diğerleri… ne denir bilmiyorum sayın şairim o zamanlar kıyıma “ileri hareket” diyenler şimdilerde siyasi soykırım yapıyor ve bunun adına “ileri demokrasi” diyorlar. benzerlik ne tuhaf değil mi… yürekler hiç mi sızlamaz , bir hiç uğruna giden, ölen çocuklar, insanlar bir daha geri gelir mi… fena dokundu şiir sol yanıma. kutlarım duyarlı yüreğinizi hocam, her daim sevgim ve saygımla.
afaroz edilmiş tüm halklar, çürük zincirlere bağlanmış da olsa, özgür yüreklerin kaleminde daima özgürlüğü anlatacak özgürlüğünün kıymetini bilmeyenlere...
Süngü giyinmiş bebeler, alnının akında ordadır halâ Ordadır, Dersim'ce güllerin içinden bakar O çığlıksı sessizliği, teninde derelerin ışıltılı kıvancıyla Bükülür sesin, eğilir içinde bilmediğin bir yer Ah o yer, ölümsü kokusu geçmişe düşmenin acısına sancıyan..
Söyleyecek söz bırakmamışsın mamoste.. Destte dilette saxbi.. Slav û Rez..
bacası tütmeyen yaslı haneler bırakıldı sisli mazisinde ne el sallayanları kaldı, ne su dökenleri peşlerinden yaka-paça sürüldüler baba ocağından diyar-ı gurbete
cok etki birakan bir siir. yorum yazamam bile yüreginize saglik sonsuz saygimla
İnsanlar defalarca aforoz ediliyorlar. Sadece grup ya da toplumların başına gelmiyor. Bazı zihinler illa onlar gibi olmanız gerektiğinde ısrar ediyor. Fikirlerinizi söyletmiyor. Birde bayan olunca, başka türlü hakaretlerde başlayabiliyor. Fikir ile değil, bel altı ile sözler ile yaralamaya başlıyorlar. Çünkü görüyorlar ki, fikir ile baş edemeyecek kadar acizler. Geriye kaba güç ve sövgüler kalıyor. Eziyetler,aforozlar başlıyor. Neyse uzatmayayım,oldukça etkilendiğimi söyleyeyim yeter artık. Tebrikler,saygılarımla...
''mavinin umut dağıtmasından değildi'' ondan olsaydı keşke..keşke mavi hep umut dağıtsaydı..aynı gökyüzüne farklı yerlerden bakarken biz,keşke o her yere aynı umudu dağıtsaydı..
çok söze gerek yok harkulade üstadca ustaca bu arada şiiri siz nasıl okuyorsunuz mercek mikroskop filanlamı ben kaçkez konturol ettim bulamadım önerilerini için çok teşekkür ediyorum
Ne demeli şimdi sana heval. öyle bir yarayı kanattınki. avaz avaza bagıyorum şimdi Susup durma karşımda MUNZUR sesimi duyan var mı dersın heval. yüregine saglık.
trajedi hikayelerin kar çiçekleriydi koyaklarda masal adı altında anlatılırken kulaktan kulağa rüzgarların öpmeye kıyamadığı örgülü saçlarını medeniyet adı altında kazıtıldı kanatılarak yaraları .....
bu bölümü ben yazmalıydım..!!. medeniyetin doğayla bir bütün olan insanı alıp koparışı özünden.... cinnetin adresi bu.. insanlık trajedyasının kaynağı..
rüzgarla haşır neşirdi oysa örgülü saçlar, esintinin ninnisiyle dönerdi devran.. oysa şimdi, munzur bile datanamaz çaresizliğe, yamaçları koskoca gövdesi altında ezilip her gün yeniden ölür.. .. teması, üslubuyla şaire has bir şiir daha.. siyahla, kırmızıya tanınan bu ayrıcalık nedendir bilinmez ama, renklerle başlayıp renklerle biten armoni , bu sefer şiirin o bilerek matlaştırılmış çehresine sanki farklı bir pencere açmış..ışık sızıyor gibi....bunu çok beğendim..
dersimin kayıp kızlarına ithafen yazılmış bir şiir!
önce dersim'den başlıyayım. Dersim benim meslek hayatımda ilk göz ağrım ve ilk şiire başladığım yer.Sene 1985 dersimle tanışmam.ilkler hep belleklerde iz bırakır bilirsin.Hayatı, insanlığı, acıları, sevinçleri, doğal şartları, töreyi, gelenekleri....çoğunu orda öğrendim.Hiç yabancılık çekmeden, insanların sıcak kanlılığı ile evlerini açtılar.Minnettarım onlara.Nezninde sevgilerimi saygılarımı gönderiyorum burdan tüm dostlara...Bizler kardeşiz ve hep öyle de kalacağız...
şiire gelince, sadece dersime ait bir hayat hikayesi değil elbet, ülkemin bir çok yerinde böyle, insanların vicdanları, sevgileri, duyguları kendilerine önce hesap sorması gerekir.Birçok konuya ışık tutmuş şair engin düşüncesiyle... artık gerçekleri görüp; aydınlığa, barışa, kardeşliğe, dostluğa, sevgiye yelken açmalıyız hep birlikte.
Çiçekler açmalı Munzur un kenarında, Balıklar ürkmemeli gölgelerden , Tedirginlik yok olmalı gönüllerden , Sevgi akmalı Dersim li yüreklerden. Dadaş lar diyarından selam olsun tüm bölge halkına . Bu ülke ,bu insanlar bizim. Kutlarım kaleminizi selam ve saygılar.
Bu yaban ellerde Dersim kadar nergisler kokmuyor Can Abim...Munzur'dan bir tas su içmektir tek derdim ölüp gitmeden...altı yedi yaşlarında en son gördüğüm memleket şimdi buram buram tüter gözümde...tepelere çıkıp kayalara sesimizin yankısıyla seslenişimizi ve kırmızı kınalar yakışımızı avuçlarımıza hiç unutmuyorum...bir de kadınların çamaşır yıkama günü olurdu...aynı mahalleden komşular kapılarının önünde çamaşırlarını yıkarlardı büyük leğenlerin içinde...hiç unutmuyorum o leğenlerin içinde çıplak ayaklarla çamaşırları yıkayışımı teyzemlerle...bir de gelin odalarını hayal mayal hatırlıyorum...işte bu kadar...ne arap kızını ne Düzgün Baba'yı ne de Munzur'u hatırlıyorum...resimlerden biliyorum sadece...en büyük hayalimdir bir gün Dersim'e gitmek ve göremediklerimi görmek...memleketin toprağını doya doya ciğerlerime çekmek...
Dersim'in kayıp kızlarına ithafen yazmış olduğun bu şiir başımın tacıdır bilesin...
Sana Munzur'dan bir tas su Bir yürek sevgi Bir yaşam dostluk yolluyorum Dersim gibi direncin Bahar gibi yüreğin olsun Can Abim...
(Dersim dağlarında çifte pınarlar Ne bilsin ki dostlar böyle olcak Yağmur diye gökten kurşun yağacak, Ali Asker ) Kutlarım gerçekten çok güzel anlamlı bir şiir dile getirmişsiniz, Sevgiyle selamlar...Malazgirtli.
bazı şiirler et-kemik hesabı sahibinden ayrılmazlar ama bir yandan da evrensel boyutta tarihe geçmeyi başarırlar. siz sevseniz de sevmeseniz de onlar mutlaka tarihteki yerlerini bugünden hazırlarlar ki aslında bu kapasitedeki şiirleri yarına taşıyan "bugün" değildir.
işin özü, "geçmiş acıların hala tazeliğini koruyan sızısını" oldukça seviyeli kelime dizimiyle ve duyguda yoğun ama boğmayan anlatım üslubuyla okuyucuya ince ince sunmaktadır.
cömert yılmaz,
vazgeçmiyor "insanı" anlatmaktan... elbette onun şiirlerinde insanoğlunun komik hallerine pek rastlamıyoruz ve bu durm bazı şiirseverlere göre eksik görülebilir. ama anladığım kadarıyla cömert yılmaz, "tebessüm"ün ancak insanın veya sadece bir halkın yaşadığı acılarla, bir diğerinin "barışık" olması halinde doğabileceğine inanıyor.
bu inancı oldukça güçlü ki bizler her seferinde iliklerimize kadar o acının derinliğinde "barış ve sevgi umudu"nun saklı olduğunu gözlemleyebiliyoruz. aynı zamanda şairimiz, barışın kesinlikle "söylem"lerle yaşanamayacağı gerçeğini özümseterek şiire "farkındalığın" damgasını da vurmayı ihmal etmiyor.
"barış"tan kastettiğim, bir toplumun tüm katmanlarını kapsadığı gibi daha önemlisi o toplumum önce "kendiyle" barışık olması gerçeğidir. kim bilir belki de tek ihtiyacımız olan şey vicdan'dır...
muhteşem şiire içten teşekkür ve tebriklerimle hüznün bol olsun şairim...
miNa.. tarafından 3/10/2010 3:14:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
Cömert Yılmaz
Çok saygımla esere
Tara