BU SOKAĞIN DÜKKANLARI
sol kaldırımında ağır adımlarla yürümeye başladığım bu sokakta;
. . . bir numaralı dükkan: boş kepengi henüz kilit tanımamış ve hiç el değmemiş kocaman bir alan buna ister hayal de ister kendin için ilk yalan, ama asla aldırmadan oyuncak ve kitaplarla doldur her köşesini, sevgi ve bilgi kaplasın içini duvara da bir fotoğraf asarsın, hani o gülerek bakan, üç yaşında olan /siz kimsiniz, çekin aç bakışlarınızı, bu dükkan benim, siz kimsiniz…/ . . . üç numaralı dükkan: fotoğrafçı vitrin içinde çerçevesiz ve kucaksız bir çocuk, ne de güzel gülümsüyor rengi uçuk betonda perçin yemiş sanki, zamanın adımları yürümüyor kıpırdama ve buraya bak demiş belli ki fotoğrafçı, şimdi kuş çıkacak çocuk o günden beri hep aynı yere bakıyor ve çıkacak kuşu bekliyor /sen kimsin, ölü sığırcık yavrusuna gözyaşı döken çocuk, sen kimsin…/ . . . beş numaralı dükkan: oyuncakçı üst raftakini gösteriyordu naylon torbadakini, onu değil, yanındakini istediği bu küçük sarı sandaldı işte, ama neredeydi bunun kürekleri bir adaya doğru yol alırken, onun için yaratılmış bütün açık denizlerde dünyanın tahliye kanalını açarsa birileri, gene de batmazdı değil mi /nerdesiniz, ölü mum ışıklarının parlak yakamozları, siz nerdesiniz…/ . . . ondokuz numaralı dükkan: kitapçı bir taraf felsefe ve düşünce, öte yanda her kitap matematik üzerine ve tam karşıda ise, aşk’a adanmışlar dışında, başkası ilişmez gözüne memleket ve idealler, barış özlemi, yani yaşanacak bütün sevdalar yürek yaraları da dahil orada işte, hepsi bir kitabın kapak resminde /kim çekti tetiği, vitrinde yekpare bir kurşun deliği, kim çekti tetiği…/ . . .otuzbeş numaralı dükkan: meyhane burası düşünmek mekanıdır, yolun yarısında eyvallahsız gidenleri ihanet pususunda ölenleri ya da kendini ölüme mahkum edenleri belki çekip örtüyü her şeyin üstüne, bakmak sevgilinin gözleri içine yaşanmışlıkları orada yaşamak gibi ve elbette ki yaşanacak günleri /dinle bak, bütün sesler sanki taş plaktan gelmeye başladı, dinle bak…/ * * * sol kaldırımda adımlarım hızlanmıştır, yaklaştıkça sokağın sonuna… . . . numara plakası düşmüş son dükkan: kepenkleri yeni tanışmış kilitle, kim bilir içinde, neler-neler saklıdır ama mutlaka duvarında, üç yaşında gülen bir çocuk fotoğrafı asılıdır günde iki kere değil, bozuk saat yaşamda bir kere gösterir doğruyu demek ki şimdi bu kaldırımdan ayrılmak ve karşıya geçmek zamanıdır /yoruldun mu, yolun tam yarısı işte bu son dükkandır, yoruldun mu…/ Cevat Çeştepe Tek haneli dükkanların sıralandığı bu kaldırımda, önünden yan gözle bakarak geçilmiş daha nice dükkan var. Şiir değil de bir uzun hikaye yazmak niyetinde olsaydık o dükkanlardan da içeri elimizi gözlerimize siper ederek bakar ve gördüklerimizi aktarırdık. Ama bu bir şiirdi işte. Eğer yola çift haneli dükkanların sıralandığı kaldırımda yürüyerek başlasaydık, neler yazabileceğimizi bilmediğimiz bir şiir. |
Yaşamımızda yürek dükkanlarımızın sahibi olmakla, kiracısı olmak arasındaki fark ta anlatılmış ince detayla.
Kaptanımızdan da başka türlüsü beklenemezdi zaten.
Yürek enginleriniz açıklığına bizlere yol verişiniz harika.
Gönül'den kutluyorken, sevgi yüklü saygılarımla derlediğim çiçeklerimi bırakıyorum kamaranıza.