Yağmursuz kentin gelinleriYamalı duvarların çelimsiz gövdelerinde iki parmaklık boşluklar Mil çekilmiş gözlerinde hadım edilmiş insanlar... çırılçıplak... Yalnız ipin ucunda yol boyu ağlıyorlar Acele adımlı aşıklar kapı eşiklerinde tabansız ayak izleri yontuyorlar Gözlerinde kimliği meçhul çalıntı bakışlarla benizleri soluk taşları kemiriyorlar Semada karanlık kahkahalar kurşun kalemlerin artığı Yarısı yenmiş çatılar Tırnakları kesilmiş ölü gül mezarlığı Üstü açık bırakılmış bir koku musalla taşında boylu boyunca Alnında kir cepleri kurşun dolu ve delik deşik olan yönünü yitirmiş bakışlar Saf tutup düşmüş suratlarıyla veresiye ağıt yakıyorlar uydurulmuş ninnilerle Onlarca karaltı insan... uçsuz bucaksız... Kırık ayaklarında zincir Gözleri oyulu Sağa sola çarpıyorlar kırarak aynaları sanki körebe oyunu Saçları yolunmuş kalpler dikenli tellere asılmış düzensiz kördüğümlerle Aşkın ırzında yabancı med cezirler Kokuşmuş bedenleriyle ömür törpüsünde Pencere kenarlarının saksı diplerinde örümcek ağı sürgün bakışlar İki kadeh rakı cesaretiyle kördüğüm dillerini boğmuşlar Kentin en ucunda kurumuş kanıyla ayaz mezarlık Kapısı kırık İçeride yanmış kanatlarıyla çaresiz melekler ağlıyorlar Gözlerinin önünde çalınmış duvaklarıyla mevsimsiz gelinler ölüyor ve güveyden uzak gömülüyorlar Bir başka kentte silinmiş duygularıyla habersiz insanlar gülüyorken... Özgür SARAÇ/Râzı 14/07/2009 |
sevgilerimle kutlarım
mükemmel bir akış