Bir çobanın kavalında yaşlanıyor gençliğim Kendine yabancı bir dilin ağıt’ında acı ağlıyor Dikenli tellerde yarası kalmış Karmaşık bir örgüde can Sansüre takılmış dağlı bir öyküde karakış zemheriyim Sesimde kuş avazı İçimde gece ayazı s ö n m ü ş ü m... Işığını yitirmiş yıldızlar aşkına Merhaba
Uyutulmuş düşlerimde ölüyor çocukluğum Asırlardır bitmeyen baykuş masalı Ve kurtlar çalıyor durmadan umutları Yok devrimi düşlerimin Fosilleşen sancıların evrimiyim Cevapsız direnişlerde nefes Ayrık vadilerde yankılanan ses oluyorum Gece dürbünlerine düşen mavi kartalım Sınır boylarından salınarak özgürlük çırpınıyorum Ekmeğim , Suyum, Azığım.. Kırışık ellerde sarılmış Kaçak bir cigarayım y a n m ıı ş ı m... ‘’Vurulmuş güvercinler aşkına Merhaba’’
Yarınlarımı ölüme satmaktan geliyorum Yurduna gizliden sızmış bir ambargoyum Sürgünüyüm künyemdeki çizgilerin Sabahına şafak doğuramayan gün Renklerini çiçekte soluyan bir imgeyim Özünde baharı kalmış bir mimoza Şekersiz bayram sabahı Ezansız ibadet saatiyim d u r m u ş u m... Filizlerini toprağa dökemeyen çiçekler aşkına Merhaba
Cennetten kovulan pusulasız bedevi Yüzüne hasret suyun rengiyim Çölüm olabildiğine Söndürülemeyen yangın Alev kırmızısı kanım Kendi közümden tutuşuyorum Bir yürüyüş marşıyım Sadece kendime besteyim Ölüm kadar soğuk Ateş kadar yanardağım y a n m ı ş ı m... Dirilmeye yeltenen volkanik dağlar aşkına Merhaba
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
MERHABA şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MERHABA şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
elleri vaktsiz kan kınası örülü genç kızlarımı sustur yüreğine katran sancısı öyküleri sığdır ben geçmişten bir yudum berrak ışık aldım karanlığa çalar mısın şair
gittim/geldim bulamadım düşlerimi eyvah taş duvarlı hanelere baykuşlar tünemiş ah çocukluğum uçup gitmiş bir turna kanadıyla karşına çıkarsa sizin diyarlarda o’na da de merhaba
bir koşu yürüsen bulabilir misin çocukluğunu kaldığı yerde dokuna bilir misin sahiden gözlerine gözlerindeki iklime mevsim hala aynı sert poyrazı taşıyormu şair
MERHABA CAN...yüreğindeki güzelliklere MERHABA...susmak geliyor içimden şimdi...susup tekrar tekrar akıntısına kapılmak için bu şiirin...güvercinleri vurmasınlar sakın...kıyamam ben onlara...tıpkı bu masum ve güzel çocuklar gibi...saygı ve sevgiyle selamlıyorum sıcak yüreğini...kucak dolusu sevgiler CAN...
Bir çobanın kavalında yaşlanıyor gençliğim Kendine yabancı bir dilin ağıt’ında acı ağlıyor Dikenli tellerde yarası kalmış Karmaşık bir örgüde can Sansüre takılmış dağlı bir öyküde karakış zemheriyim Sesimde kuş avazı İçimde gece ayazı sönmüşüm... Işığını yitirmiş yıldızlar aşkına merhaba
Bahar kelebeği düşlerimin bahçesinde Ele geçmez bir aşkın pençesinde gibi Durmadan kanat çırpıyor. Bahar kelebeği aşkımı görürsen mesajımı ilet ona " kanadı kırılmış kelebekler aşkına merhaba " Hem, belki ben seni bir daha göremem...
zemheri ayazda arıyor kendini ayak izlerim hangi yola düşsem çıkmazım toplasam çıkarsam bedenimi zaten yine sen ederim yolunu şaşırmış göçebe hayatlar aşkına merhaba
karanlığa tutulan fenerlerin ışığındayım bir yanım gündüz bir yanım gece gözlerine sığınmış bir kaçağım bir yanın yurt bir yanın göç söylenmeyen sözler aşkına merhaba
Merhabaya dili dönmezken gülümsemesiyle yürekleri ferahlatan cocukluğumuz, yok olan umutlarımız, söndürülen büyüme heyecanımız... Masumluğuna seytanlık aşılanan geleceğimiz,
Cocuklar... Onlar bir güvercin kadar masumlar... Tenlerin rengi önemli değil yürekleri kuş kadar ürkek, kanları ateş kadar kızıl ve gözleri ay kadar parlaktır cunku onların ismi sadece cocuktur....
Güvercinlerin gözyası sanırdık yağmuru oturur ağlardık güvercinler ağlıyor diye.... Aslında her cocuk bir güvercindir... Ve onların gözyasları cok kıymetlidir...
Tebrikler yüreğe... Cocukta takılı kaldım affola cünkü kimse cocuk olmadan adam olmuyor...
Muhteşem bir şiir arkadaşım. Kaleminize sağlık. Şiiriniz çok uzaklardaki bir arkadaşımın bir şiirini de kulaklarıma tınısı ile getirdi. Sizinle de paylaşayım.
Ve biz bir gelinin yaşmağında sustuk Avuçlarını sıkan bir delikanlının yumruğunda Bu alemin ezelden hali diyen ananın Başını öne eğen babanın çaresizliğinde
Ve biz bir çobanın kavalına yükledik hasretlerimizi Bir aşığın mızrabında titredi ellerimiz Sazın gövdesine sığdırdık yüreğimizi
Ve biz hala türkülerimizi söylüyoruz Nefes nefese Yine ve yine umut ile
Cennetten kovulan pusulasız bedevi Yüzüne hasret suyun rengiyim Çölüm olabildiğine Söndürülemeyen yangın Alev kırmızısı kanım Kendi közümden tutuşuyorum Bir yürüyüş marşıyım Sadece kendime besteyim Ölüm kadar soğuk Ateş kadar yanardağım yanmışım... Dirilmeye yeltenen volkanik dağlar aşkına merhaba
yüreğine sağlık arkadaş.
emeğine sağlık.
sevgiler.