7
Yorum
40
Beğeni
5,0
Puan
663
Okunma
Soluğun eşiğinde zayıflayan çağrı
Gökte asılı duran mazmun izi,
Denizden doğma ezgiler taşırdı kuş teleğinden.
Ev içlerinde sabır,
Ana duası gibi beklerdi inançla.
Kandilin saçağında serpilen hatıra,
Seher yarmasında filizlenen mana,
Ve doğmadan önce var olmuş,
Yel sanki ezel nîşânesiydi.
O esinti ki,
Durduğu bedene
Ninnî gibi konar.
Narin rüzgârdan gelen serinlik
Sarılır kemiğe.
Her uğrayışında hikâyeyi deler,
Mazlumun alın çehresine kazınmış zaman,
Ruh çölünde savrulan fısıltılar,
Viran diyarın çeperinde kanar.
Her sabah,
Âhirete çevrilmiş ayak ucudur insan.
Her gün menzile
İzini düşürmeden gider...
Göç hikâyesidir omuzda taşıdığım,
Ne rüzgâr anlatabilir,
Ne çınar kabullenebilir bu yükü.
Yanım serâp, öte yanım nâyî sızı.
Kalbim ki nice asır devirmiş sır,
Geceyle mühürlenmiş gizli defter,
Her sayfasında nefsin ahı.
Ayın terinde yıkanır sus payım,
Toprağın bağrında saklı kalan esrar gibi.
Sükûn ekerim avuçlarıma,
Ancak büyümez hiçbir fidan.
Belki de her kök
İnkârla yarıldı yerin derûnunda.
Dilimde her mısra,
Ta ezelden kalma inilti,
Yazıldıkça silinen, silindikçe kalan.
Ne tam var, ne tüm yok.
Ey aşk,
Bakraçtan sızan rahmet pınarı gibi,
Ararsın ama içemezsin,
Bilirsin ama susarsın.
Her adımda dağ,
Her dağda bin perde.
Yâr diyemediklerimizin yüküyle,
Ömrü gergef gergef işler kader.
Biz,
Ah’ın unutulmuş ucuyuz sadece,
Sessizce sabırda serpilen...
Ey vakit,
Gönceme sinmiş veda fısıltısı gibisin,
Gelmez gidenin ardından,
Kalmaz göçenin izinden,
Ve ben her gün biraz daha eksilirim
Çerağın cızırdayan fitilinde.
Bakışta saklı kalan kervanlar,
Dudaktan düşmeyen hecelerdeki sürgün.
Ne zaman hatıra kıpırdasa dimağımda,
Irmak kurur,
Nâmus uyanır,
Arif susar.
Zemherîde titreyen yakarış gibi,
Ömrün en kuytusunda eğildim yola.
Dile düşmeden sevdim,
Adı anılmadan gömdüm içimde,
Aşk ki ne vuslata seğirtir,
Hasretle tamam olur.
Ve ey yâd,
Tozlu duânın ucunda bekleyen
Mahcup ben,
Rüyanın kıblesinde,
Yine sana dönük,
Ama senden uzak.
5.0
100% (13)