1
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
279
Okunma
Alacası gökyüzüne sinmiş bir sürgünün ikindi vaktinde zaman
Vaktin doğurduğu anıtları yüzüne sürmüş bir Leyla mısın?
Kuşandığın taklidi tartabilir mi bir mabedin secdeleri
Af dilemiş bir çağdaşın ilkel sevgilisi gibiyim
Ölmek gibi bir gölge yansıyor baharın yatağına
İpeksi bir cellâdın hırsında bağrışan şölen uyanışında
Emzirdiğin geceyle iliklenmiş bir süt beyazlığında
Varmış mıydın susuzca ilk kaynağın diyarına
Boşunaydı kuş tüyünde uzanmışken uçmayı yeğlemek
Uzattığım yerlerde kısalmış bir hasadın verimsizliği içimiz
Köle bir sararmış lığın gölgesine kaçarken
Güneşin de öldüğü bir kışı geçirmedi mısraların somurtuşları
Yenilenin uyandığı bir savaşın olağanca merhametiyle kuşandık
Elimizde iklimin en uçuk silahıydı baharın enine boyuna uzanması
Süremedik tarlaların sırtını bükemedik bileğini şehvetin
Bağrına ekemedik aşkın en ünlü mahcubiyetini
Birikmiş kurşuni bir zemherin kapanışı yamacın ruhu
Erimiş korkaklığın rıhtımlarında kibrin yayvan suyu pazarlanır
Eklemlerimden öldüğümü görürken toprağın haşmeti
Yüksek rütbeli bir sevda omuz silker ben gözümü kaparken
Düşlerin yansıdığı ve sesin geri gelmediği bir dağın yanısın
Kuytularına sığınıp iliklerime aşk saldığını bilir misin ki
Bilirsin
Suyun gövdeme tırmanışını da ruhumun evine yol alışını da
Aşka yol çizdiğini gördükten sonra
Hiç inmedim yolcuğun omuzlarından
Bir tespih çekti beni zikrine vardığım anda
Andıkça andığım sandıkça kandığım
Yandıkça âlemin gözü yaşlı el sallamalarıyla
Bir bir dökülüyorum eski ağaçların gölgesindeki boşluğa…
5.0
100% (3)