Harabat Ehli
Bilmem ki kaç asrın tozunu yuttu bu taşlar,
Kaç söz susturuldu yıkıntının derinliklerinde. Oysa her çatlaktaki izi okusanız bir bir, Suskun sanırsınız; oysa zamanın fısıltılarında şiir gizlidir. Ay vurur dökük pencerelere, yıldızlar sarar viraneyi, Ama biz görmek yerine önyargılarımıza sığınırız. O harap duvarların ardında, Bir hazine gizlidir; hor gören bakışlarımız öteden geçer... “Harabat ehli nedir ki?” diyen dillere aldanmayın, Gözlerinizden perdeyi kaldırın ve kalbinizi dinleyin. Zarafet bazen çatlak bir testi gibidir dostlar, Damlaları kutsal, özü o nehirde gizlidir... Her bir taşı konuşturun; duyun dilini, Kendi mısralarıyla şiirdir her yıkıntı. Ve yorgun ruhlar, o harabelerde nefes alan, Sizin gölge sandığınız, onların hayallerini taşır... Cevheri arayın ama öylece yargılamadan, Toprağa gizlenmiş yıldızları çıkarın karanlıktan. Onlar ki zamana tanıklık eden sessiz şahitlerdir, Bir viranenin külünden bile hayat üretirler. Herkes yıkabilir; yapmak zor ve nadirdir, Fakat toprakta gizlenmiş haysiyet, aslında odur hazine. O cevher ki bir sevginin damlası gibi çok değerlidir, Harabenin tam kalbinde ışıl ışıl parlar... Ey dostlar, başlarınızı derinlemesine eğin ve izleyin, Sözlerde değil, kalplerde derin gerçeklik vardır, Bir harabeye rastlarsanız, oradan asla öylece geçmeyin, Hakikatin cevheri hep en karanlık köşelerde gizlidir... Gönlü yıkık ve sesi kısık olanlar biliniz ki, En naif şiirleri sessiz kalpleriyle haykırır. Ve unutmayın; harabat ehlini selamlamadan, Hiçbir hakikate ulaşamaz insan! Erol Kekeç/12.11.2024/Sancaktepe/İST |