Sen Uyuyordun“Sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda olacağım” Klişesi bir yana… Sana bu şiiri Sana çok yakın bir yerden Aynı şehrin kanserli havasını solurken yazdım Şehir uyuyordu Sen uyuyordun Aşkım uyanıktı… Hüznün tetiğindeydi gece Ben iliklerime kadar sen doluydum Bir yağarsam Bardaktan boşalan okyanus gibi yağacaktım Özlemin, çapraz fişek bir eşkıya gibi kurulmuştu Kalbimin kılcallarına Utanmasam, ah bir utanmasam Ağlayacaktım… Sen uyuyordun Uzaklarda bir yerlerde "Gonüm hep seni arıyor" diye Türkü söylüyordu Muharrem oğlu Neşet Yaraya tuz basar gibi Ha bire bir şeyler yazıyordum Yazdıkça tetik düşürüyordum kalbime Yazdıkça kinleniyordum kendime Arabesk konserde kendini jiletleyen hapçılar gibi Kendimi lime lime kanatıp Kahrımı kağıda dökmeye çalışırken ben Kim bilir hangi cehennemdesin sen Kim bilir kimler okşuyor sırtındaki kedi patisi benleri Ben öpmeye kıyamazken Kimler öpüyor o romantik dudaklarını Kazansam bile, kaybedeceğim bu savaşta Senden başka her hedefi ıskalayıp Senin aşkından başka bir aşka Boşa tetik düşürürken ben Kim bilir hangi silah namlusuna sürüyor Hangi hedef on ikisine sarıyor seni Kim bilir belki de… Evleniyorsun Kuşlar gibi uçuşuyor beyaz gelinliğin İçini ısıtıyor herkesin o sımsıcak güzelliğin Belki bir hastane odasında Anne olmayı bekliyorsun heyecanla Belki de çoktan anne oldun Kim bilir anne olmak nasıl yakışmıştır sana… Sana bu şiiri, müntehir frekans bir gecede Acıdan zevk alan bir mazoşist gibi Dumanlı başıma, tütün üstüne tütün sarıp Kendimi sensizlikle zehirlerken yazdım Yıldızlar uyuyordu Sen uyuyordun Acım uyanıktı… |