Sensizliğin DişleriHer aşkın bir masalı Her masalın bir sonu var Bu masalın sonunu Ben kendime bile anlatamıyorum Çapraz sorguda, seni soruyor devrin afet-i devranları “Kim seni bu hallere düşüren kadın kim” diyorlar Ser verip sır vermiyorum Sadece, gülünce şiir gibi güler İçince rakıyla sevişir gibi içer Sövünce Allah ne verdiyse söver Gidince arkasına bakmadan giderdi diyorum Artık her gece kapımı içten sürgülüyor Her sabaha bir ceset gibi uyanıyorum Kurşun atsan yıkılmayan ben Bir fiskeyle yıkılıyor Bir bozlağın tınısına bir kilo rakı gömüp Git gide arabesk bir adama dönüşüyorum Aldanma dudaklarımın kumsalındaki sahte gülüşlere O şen şakrak benden eser kalmadı Artık dargın bakıyorum hayatın kadrajına Şarkılarım tesellisiz, şiirlerim mezesiz Ağırlaştıkça aşkın dayanılmaz hafifliği Sırrı dökülmüş aynalar gibi isleniyorum Say ki, fırtınana da devrilmiş bir ağacım artık Son kullanma tarihi çoktan geçti ömrümün Sensizliğin dişleri kemirdikçe içimi Un ufak oluyor Hüznün yamacında, içten içe çürüyorum Sen gittin ya… Ben artık şiir ‘leş’ iyorum |