Hal-i Pür-Melalimizbu yağmurlar eski yağmurlar değil o çok sevdiğimiz yağmur taneleri artık kırık seramik parçaları gibi batıyor ömrümüze her günümüz delik deşik biz bardaktan boşalırcasına kanıyoruz bu şehrin mazgallarından akıp gittikçe hayat biz acılarımızı abaküs boncuğu gibi sıraya diziyoruz çıkmaz sokaklarda kapana kısıldık şehrin arka mahallelerine düşüyor artık gölgemiz elde avuçta bir kuru canımız kaldı bir yandan yaşamak için çırpınıyor bir yandan afili ölümler beğeniyoruz kendimize yanlış anlamayın kendimizi övmüyoruz hal-i pür-melalimizi beyan ediyoruz lanetlenmiş Lut kavmi gibiyiz günü kurtarayım derken dünümüzü tefeciye bozdurduk artık her saklambacın ilk sobeleneni her süreğin en kıdemli avıyız düş yorgunuyuz aşk yorgunuyuz aşka açılan kapılarımız darmadağın gözlerimizde katledilmiş aşkların kızıllığı pire için yorgan yakmaya bahane arıyoruz gitgide anlamsızlaşıyor nefes almak ha bire bizi çağırıyor içimizdeki kör uçurum bir adım atsak belki bu sonsuz kahır son bulacak belki içimizdeki yitik nehir yatağına kavuşacak öldürün ulan öldürün bizi yoksa kahrımız bu şehri havaya uçuracak |
Kapkara olmuş bulutlar şiirin üstünde
Çok umutsuz geldi dizeler, sanki yazdıkça daha çok kararmış.
Fon müziği bile öyle
Şehirler de havaya uçmasın şairlere de birşey olmasın.
Umut kuşları konsun bu şiire