Bir Şeylerden Evvelifadesiz sima bugün İstanbul betonarme yüzünü gösteriyor deniz gülmüyor sokak araları hep bir çığlığa açılıyor her köşede bir kaçak fırın poşetler dolusu ekmekle yürüyüp giden anneler eski cumbalı evler daracık bir sükunet herkesin çok şey bildiği yıllar bunlar ucundan azıcık bir göğüs geçirme bir vakar sanırsın herkesler böyle sandığıyla kalıyor umutla, için için heves rengarenk bi çakımlık her su birikintisinde durup bir fotoğraf yapıştırdım annem ve diğerleri nasıl da şen şakrak siyah beyaz hep öyle kalsa sevgili gün, ne kadar uzun ve güzelsin ölmeyi hatırlatan ne varsa aslında sıcak bir öğle üzeri çıkarken hayatımızdan konuşkan bir yokuş yukarı yormak bu kadar kabul edilemez İstanbul’u böyle karma karışık bir anda aşktan söz edebilirim belki sever biri birini söz edebilirim ayrılığın hınzır sessizliğinden ya da aç insanlar varken sokaklarda duvar dipleri tekinsizken kaç para eder şiir ya da söz çokça çaresiz ve az tesirsiz sonra durup annemi anımsadım bunlar hüzün taşır dedi annem Haydarpaşa’dan annem hâlâ tren diyor metroya biniyoruz elimizde çantalar yüzümüzde maske boyuna konuşuyor anne diyorum yerin altından gidiyoruz (birazcık sus) öldük mü diye bir telaş gözler fal taşı hep bir yerlerden bir yerlere taşınıp dursak bi salise kaburgalarımıza yük bu yürek kabus dolu sokakları İstanbul’un emrine şükür öyle deme günah, diyor annem ben mi uyduruyorum bu pencere kenarı yılbaşı çiçeğinden dökülenler neden sustu sonum anneme benzeyecek kesin hep kendimle konuşurken 27.12.2020 |
ve sen Efemera bir sevgiyi hatırlatıyorsun. çok sevmeye korkulan.
ve anneler ilmek ilmek işliyor da sonra farkediyoruz.