IvgaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın sonuydu tüm başlamak’ların
uzaktaydılar ya da çok uzakta sanmıştık . dünyanın çivisini iştahla söküp gelen bütün gemiler o uzak seferden bir gece yarısı mağrur bir kibirle döndüler! güvertesinde kendinden emin pençeli adamlar kanlı gözleriyle şehvet sunarken şımarık martılar meyyal şuh kadınlar emir erleri esfel-i safilin secdeye varınca kapkara bulanık kirli bu kent sokaklarda bayılgan ruh kırmızının en cazgır en vahşi hâli mızrak gibi geçiyorum aralarından ölü etine değiyor tenim cinnet saatleri kesip yolumu dar ara sokaklar tuzak bir oyunun kaçıncı perdesinde sesimiz buz daha anlaşılır şeyler söylesek bir kez mesela diyorum gagasını rüzgarla bileyleyen kuşun bakışını konuşsak vahşetin dip odalarında ürkek kalp atışlarını kör serçelerin korkusunu bilsek mesela neden diye sordum önce kendime sorup, ta ciğerine baktım dünyanın rengine baktım kirli oyunların kirli sahiplerinin bir izmariti ezişini izledim ayak ucuyla kibarca topuğundaki kan izini gördüm sonra bileyli tamahın iç sesini akıtırken zehrini inanmıyorum artık hiçbir şeye içimde kor ateş içimde son örs son çekiç darbesi içimde çeliğe verilmiş iki yemin içimden geçen bu tufan her kapıdan öyle cüretkar şimşek gibi geçiyor kışkırtan bir sesle bir ayaklanma ince bir çığlık geceyi uyandıran ses bir büyük günahtır artık yaşamak bir büyük günahtır artık yaşamak bir büyük günahtır artık yaşamak bu rezonans beynimin kör odaları çınlamalar bütün bozuk saatler yanlış zamanı imliyor İnsan eli değmiş ne varsa çürümüş kesilmiş yollar gecenin sonunda vaktin kutsandığında durdum, kalbime kalbimin Rabbine sığındım bir mahreç ile yolum kesişti sonra soğuk suların koynunda çırpınan ayın aynasında insan oldum ben oradaydım! |
Bu metin, insanla ah arasında bir kulunç tutulması gibi,
ne yapsak çıkmaz artık, aklımızın gülü gülle tartan,
zulasından....