Kılıcın İki YüzüEşik geçildi Kırık bir Türkçeyle bakıyor dik başlı sokak Köşedeki çınar altındaki balıkçı Eşyanın tabiatına aykırı bu duruş Susuşunda bin öykü bin ses bin veda Sen hep böyle miydin Sevmiş miydin sesinde bin durak Alfabede kaç harfin hatırına Hangi sesten çıkılır sakince O aydınlık beldeye sahi Öpünce gözlerinden kalkar mı yası Bi gitmeler lazım şimdi dedin Çokça yoruldu sesimiz Mevzu bahisler açıldı Çuhanın yeşili yansımış gözlerinde hırçın Karadeniz Bilseydiniz siz ne kadar keskindiniz *** Kapımın önünde açamayan bir çiçek yaşamak için çırpınıyor Aynı anda iki hissi bölüşemiyor kalbim İnceliyor kırılmak için Birçoğu uygun adım gidiyor bildiklerimin Zarifce dokunuyor saliseler yüzümdeki uykuya Sessizce yerleşiyor sokulup sol yanıma İyiyim ben iyiyim diyecek Olsam. bilsem kimdi bu hevesli sokulgan Sonra bir aynanın sesinde gizlemiş rengini Uzanıp dokunmak Bozmak iyi gelmez büyüyü *** Bütün evlerde pazar kalabalığı Alnında biriken terleri siliyor Susamış atlar yorgun dört nala aşmak zamanı Bekliyorum kimim neyim böyle berrak bir güne yaslayıp yüzümü Gülümsüyor duvarlar Aydınlık bir yeşil parlıyor yüzümde Sesim akşam sefası oluyor sonra Sokaklarda baş döndüren bir esinti Kendime dönüyorum Arda’nın sularından İçten yanmalı sesle irkiliyor duvarlar Trabzanlardan kayıp koşuyor zaman Açıp rengârenk bakıyorum Dizlerimde titremeyle bir adım Sokakta şekerli bayram sevinci Bütün kapılar İstanbul yeşili Pencerelerde çapkın gülümseme Ilık esintilyle uçuşuyor saçlarım Hoş geldim diyor içim yeniden çocuk çağıma |
Ama daha da çalişmak lazım kutlarım