Yer'yüzünde Hüzün
hesapsız gelen fırtına dinmiş
ama kar yağıyor korkusuyla nisanın aklına kırağı çalmış yaslı çınarlara mı özenmiş memleketim sanki baharı esirgenmiş gibi şehre bir hazan kokusu sinmiş şehirde harami vakti çiçekler ölgün ve perişan haydutlar mı gelmiş yoksa insanlık mı gitmiş gülüşler bitmiş ötüşler de bitmiş ah Süleyman! şikayet edecek kimi kimsesi/bilgesi yok kuşların yüreğinde biraz bulut ile yağmur hepsi de göçüp gitmiş her şey suspus izini sürmek neye yarar kriminalde katilin hâlâ efendi şapkası başında ihanetin ötelenmiş bir mecraya insan bir yudum yeşillik için lekesiz vadilerinden çöllere bir köle gibi sürülmüş gün, yüzünü gösteriyor kıyametin çocukça kurulan hayallere sanki zehirli bir ateş düşmüş yeryüzünde şikayet yer yüzünde isyan bandoları yer yüzünde kırılgan ve bağırgan ’’her şey biz yaşarken ölmüş’’ efendim ilahi sesleri silinmiş kitaplara sanki lanetli bir el kokusu sürülmüş sızılı geçen zamana ve mekana elbisesi önünden yırtılmış makama ve imana gideceği yeri bilmeyen adımların fütursuzca ayartıldığı bir uçuruma iltica etmiş ve orada tanıdık bir yüz dilenerek kendi haritasını çizmiş hayat düşmüşüz bir çıkmaza ki heyhat hangi ucundan tutarsan tut kutsal değil _boran |
İnsan önce ölümü tatsa sonra yaşasa nasıl olurdu acaba
Düşündüren güzel dizelerdi Sayın Boran
Saygımla