Uçurum havalaryüzüme dinen mırıltının göç tozu yaslanıp kuş yağmurlu ormanların sırtına saatlerce uçuyorum dudaklarıma dokunan vakitlerin köklü kır ’ı ve kırlangıç sayfaları yaşımın çılğınlığı gecenin anlamına yağan yüzüm suya, ateşe ve rüzgar’a ıslık çalar göğün yanağı avucumun haritasında nöbetteyken alaca mevsimlere kar gür dille haykırırım cümlelerin beyaz şairini Ki vardığım gölgelerin tunç sularında bulanık aynalar buharlaşan bir yerde kurduğum imgelerin kaygısı şehirler taşır bulutlarla şahlanan heves evler solgun solgun çoçukluğum hanidir gün yüzü görmenin karanlık yakasında seyrek ağaçlar kınalı yarada üşüyen türküler yalnızlığa içlendiğim ıslak uyanmalar çeşme ürpertisiyle dallanan nakış ve saçlarımdaki ırmak delişmen hissin top oynatan avlusunda nasıl akıyor günler çocuk masalların beşiğine yuvarlanırken dünya unutuyorum gerçekleri dil bilmez lisanın bayat tövbesiyle Ah bu havalar tenimin ağırlığına gümüşten iplik ruhumun sancısına birkaç şey daha düşerken erken sönmesin ışıklar henüz anlamış değilim dokunduğum sığınakları serkeç ölümleri .... |
havalar toz duman tıpkı ülkem gibi ne ısıtıyor ne üşütüyor içimi içim ki darmadağın
Çocuklar ve şehirler küskün yaşama ve içimdeki çocuk suskun artık ses vermiyor tıpkı kuşlar gibi yaralı her şey
Çok güzeldi derinliğiyle dizeler
Tebriğim sevgim ve saygımla