Senin beni bilişin sırlanmak
Senin beni bilişin sırlanmak...
Göç yollarını ince ince özenişim bundan... Kızgın kömür karası başını neden sürtüp durur zannedersin kalemim kağıda... Zannedersin kağıt toprak... Dört nala koşuşan atlar çağırır gürleyerek gözlerine yağmurları... Kolay değil hışımlı bir ordunun öfkesine direnmek burçlar için... Ve dudaklarına sürülen kırmızılıklar kan deryasına gömülmüş bir hayat sanki... Irmağın kızıllığında cansız bedenlerin saçılışına, ağlayışlara kaldığından beri... Gürleyişleri aynı değil nedense artık... Kara göklerin... |