MAKYAJSIZ YANLARINI GÖSTERDİM DİYE
Sen martıların İstanbul’unu sevdin
Koynunda gemileri avutan denizin Çay ve simidin -ki güneşin doğmasına yakındır en güzel zamanı- İstanbul’unu sevdin Fakat kağıt toplarken dünü unutmaya çalışan çocukların İstanbul’unu sevmedin Uyumak için tenha sokak arayan evsizlerin Yaşamak için tenini üç kuruşa yol edenlerin İstanbul’unu sevmedin Sen hayal kurmana yardım ediyor diye Kız Kulesinin İstanbul’unu sevdin Canlı müzik yapılan caddelerin Balık ekmeğin İstanbul’unu sevdin Ama sabahın köründe yollara düşen işçilerin İstanbul’unu sevmedin Egzoz dumanına bulanmış kamyonların Kavgadan kaçmayan delikanlıların İstanbul’unu sevmedin Sen Uyar’ın Cansever’in Hulusi babanın Erkin’in -unutur muyum bir de siyah beyaz kareler içinde Belgin’in- İstanbul’unu sevdin Fatih’in Selim’in -ki elleriyle beslemişlerdi şehri- Dalga seslerinin ve Loti’nin İstanbul’unu sevdin Lakin ikinci el kitapların İstanbul’unu sevmedin Köylü kokan otogarların Metalik tonda ağlayan tren raylarının İstanbul’unu sevmedin Sen el ele tutuşup aşktan bahseden genç kızların ve oğlanların İstanbul’unu sevdin Dualarına yardım -ve yataklık- eden türbelerin Esneye esneye uykunu getiren Haliç’in Yüksek volüm konserlerin İmza günlerinin İstanbul’unu sevdin Ama kar yağınca küsen yolların İstanbul’unu sevmedin Suları kesik olduğu için ter kokanların Kulağında kiraz yok diye kış aylarının İstanbul’unu sevmedin (İstanbul ki yedi ceddini bilirim Bazen tüm şehirlere abartılmış kibirli mimikleriyle tepeden bakar Kartpostallarda en güzel elbiselerini giyip defolarını saklar Nereden bileceksin) Ah sen İstanbul’un makyajsız halini gösterdim diye beni de sevmemiştin... Özgür Saraç/Râzı 02/Ağustos/2022 |
Kaçı varsa sabit, benim rehimde
Yahya Kemal avare gece deminde
Hem misafir hem baba olmaz evde
Üstadım Rahmetli oldular, mağfirete vardılar.
Bu İstanbul bir konuşsa...
Çok saygımla Üstadım.