Beyaz evhayat sihirbaz sancıda tekmelerken göğü dilimin ıslığına kondu kuşlar bağırdı sokaklar yüzüme hayaller kurdum ne olduysa bir gece yarısı avuçlarıma saksılar yetiştirdi Annem uzaklığın en çılgın haritasıydı bu yakınlığınsa muzdarip öyküsü önce sular salındı saçlarımdan sonra nice beyaz ev tanıdık toprakla zaman terli yarayla süzüldü aksanı belli gölgelerden kelebek adımlarıyla okşadım nehrin mavi kirpiklerini hüzün içen çiçeklerin yırtık dallarıyla sevdim geceyi bakışlarıma inen kalabalığın gözleri gereksiz bir ziynet buğulu harfleri yuvarlarken rüzgar kalın duvarlarda sabahı olan cümle aradım parmağımın kül kokan yurdunda dağınık şiirler inceden sızı titrer yarası kırık ağaçlar morarır omzuma bir tarihte aldatırım aynaları koluma girer suskunluklar nazlanır yüzüm Ve kapıyı çalar zaman ağzında aynı iştahla dilimin türküsüne kovalar kuşları Annem diri bir kıyamete susar eteğime toplanır mavi sonsuzluğu içerim göğsümün ay nabızlı atışına tekerlerken hayat yalın ayaklarımda dünya kavrulur bir yerlere yağmur yağar söner ışıklar herkes kendi uykusunda arar düşünü koşar ak atlar kızıl perdeye küçük bir çocuğum el sallamayın pencereme almayın yolları ayaklarımdan uykum yok benim .... |
Yağmurun rüzgarlı sesi
Islak bir yolculuğa çıktı düşlerim
Sokaklara bağıra bağıra...
Saygıyla.