Deli taylarYanık havanın lirik şarkısında tutuklamayın şairleri Parmaklarım değmişcesine saçlarını tararım şiirlerin.. Yaşım ilerledikçe anlıyorum Gönlümdeki deli tayların aynada nasıl terlediğini Akla sığmayan mevsimlerle dolaşırız biz Her seferinde harika olur yalnızlık Her seferinde sen başka güzel Ozanların sesine sesim geçince Yollarını hatmederim Ne bileyim Iki kere iki dört eder Yağmurun toprağı ıslattığı bahçeler gibi Eğilirim çocuk göğsüne Ne bileyim Aklının fikrinde yıldızlar tutarım Gök içime denk Dalgalı sevinçler verdikçe avuçlarıma Avuçlarımda sular delirir Özlerim Kulak ver ki Ruhumda dolaşan mavilik Sayıklayan ağacın ikindi türküsü Görüyorsun ya Gün hiç eksilmez penceremden Insan hıçkırıkları rüzgarla konuşan ölüm Bilirim Son sokaklar yalnızdır Bir dalda iki salıncak Inadına uçmak alacakaranlıkta Ve umutla hasbihal etmek Çürüyen otlarla Ki,aşkı çağırır sayfalarıma gül yaprağı Çoğalmak ah Kanatlarını kaparken Kuşların Değişik değişimin Yosun kokan ışıklarında kaç volta atıyorum Kırılmıyor şu bardağın canı Duvarda uyuklayan yüzüm Beni ağlıyor Bir tahta parçası üzerinde ellerim Gece kokuyorum ...... |
Sıkça başvrulan figürlerden biri olarak
şiir estetiğine hep değişik bir metafor kazandırmıştır atlar.
Türk edebiyat ve tarihinde ayrı bir yere sahiptir onlar.
"At, avrat, silah"
Namus kadar değerlilerden.
Sırat köprüsünden Burak adındaki bir at ile geçileceği de rivayet edilmektedir.O kadar kutsal yani.
Bazen bir arkadaşlığın,
bazen bir ortaklığın, bazen de gücün ve kuvvetin, bir zenginliğin, atılan bir naranın sembolü olarak.
Kimine aşk
Kimine heyecan
Kimine de murat dedik.
Zaman kavramına da eşdeğer bir anlam kazandırmıştır ayrıca.
Geçip giden hayatın, tozu dumana katan yolların en canlı şahitleri olarak.
....
Şiire gelince;
Geriye doğru sarılan bir film şeridinde hayatın ..
anlaşılıyor ki atları yorulmuş,
nice mevsimler gelip geçmiş de ihtiyarlık vaki olunca anlamış insan.
Nicesine daha doyulamamış, nicesi savrulmuş, nicesinin peşinden koşulmuş da her seferinde yalnızlığın yurduna çıkmış.
Ezber edilen yollarda aranmış òzlenen
Yaprağa düşen bir çiy tanesi gibi eğilmiş, düşüvermiş o eski günlerin kucağına, çocukca.
Gönülde kıpırdayan heyecan,
özlemin sancısından nice damlalar doğurmuş. Deniz olup birikmiş, avuçlardan taşarak..yüreğe öyle bir sevda kokusu sinmiş ki,
Bir haykırının çığlığıyla ses vermiş vadilere..
Kulak ver diye yalvarıp inlemiş.
Salıncağın diğeri boş. Umutsa sallanıp duruyor hâlâ ucunda.
Bir kuş gelse,
Tutunsa kanadına
Birbaşınalığını yok etse yalnızlığın.
Çoğalarak özgürleşse!..
Gün eksilmiyor hiç
Gün yine aynı gün..ama hıçkırıklar vuruyor camlara.
Bir ölü gibi herşey..Bir ölü gibi sessiz.
Anla ki kör karanlıklarda nice voltalar atıyorum ışığına..
Yoksun!
Ne etsem ışımıyor işte kristalimin canı.
Kendimi bir türlü silemiyorum duvaralara yapışık kalan gözyaşlarından.. der gibiydi şiirin tozları.
Eyvallah şiirdaş
Tebrikle, şiirle
Tebessümla kalasınız hep.
-Ramazan Boran tarafından 3/29/2022 6:47:44 PM zamanında düzenlenmiştir.