Dikentenhasız ruh içinde bir daha akarsa hüzün çiçeklerim gök gürlemesi sağanağın dilindeki küfre aldırma yüreğim dağ göğsü soluğuyla dolanırsa penceremde ay ışığı parçalanan sessizliğin cama yanaşan alınlarında sakın titreme gün içinde görünmeyen sessizlik her vaktim benim ne ki ölüm... çılgın yalnızlığın dudakları ısırırken kırık sözcükleri rüzgarla zıtlaşmaya kalkma yoksa zorlu yolculukta aklıma göç düşüyor dar sokakların kalbinden içiyorum su sönmesin ince ışıklarım kimliksiz aynalarda suskun coşkunun kahkahası gülerken ruhumda akşamüstlerine sırnaşık gözyaşları döker sevda çekirdeği soyunan masaldan çatlayıp hüznün uğultu tohumlarıyla savrulurum teyelledim ben hayatı sabır telimin uçurum boşluğuna sonra dokundum kalabalık gözlerle tenlere günlerin kuraklığı çentik atmaz artık yamaçlarıma onca diken yeşeren bir ağaçtan elmamı koparabilirim artık dalgınlığım silkeler kırbaç yardımıyla gecenin siyah hırkasını kokusu gidecek ayrılıkların saatine yakışmaz gitmelerim boşuna değil batıp batıp çıkarken direncin köpüğünde zahmetlerimin derinliği yosun kaplamaz gözlerim ölüme ne ki ölüm çığ bir sözcük ağzımda ertelenerek işlenen güne ki kaç zaman sancısı başımda yorgundu çarpışınca ömrümün en güzel yerinde kırılan kılcal damarlarında çığlığın üzerinde yakaladım seni üşüdü denizlerle birlikte mavi gözyaşlarım ..... |
Ölüme meydan okuyarak, kafa tutmuş şiir. Çok da böbürlenme ben acının en büyüğüyüm diyerek , gel - gör beni de utan kendinden ...Acısı içinde kanayan nice yüreğe ses olmuş şiiriniz. Etkili imgelem ve teşbihlerle cezbeden güzelliğiyle, meramını öyle güzel anlatmış ki.
Paylaşıma teşekkürler.
Gönülden kutlarım. Şiir yüreğiniz var olsun.
Selam ve sevgiyle .