Yaralarnasırlı ellerin sarmaşık gülleri deniz karanlığı susmanın su ölümlü gölgeleri... tuzlu çığlıklar hüznün dilsiz gözlerine balkonlanırken ve saltanatında cam çiçekleri hiçbir yıldızı silemezken göğsümde dağ nehirli gece ay mızraklı lekelerin çölüyle uçurum dudaklarına göçebe esintisiyle bayırlanır.. yaralar ah yaralar dilimin harflerine ıslık yaralar dalgaların oluklu duvarları gitmeye duran nice fenerlerin çıplak uykusu.. karanlığı düş tünelleriyle çıkmak ve nemli tenlerin çoğaltısıyla kaybolmak/ kaybolmak başka yerden hiçbir yere başka yer başka kıyı yok kimsesizliğin nefesiyle kırılıp değiştiriyorum işte büyümeyi kısalarak kendimden yaralar ah yaralar dilimin harfleri ıslak yaralar ...... |
zamanın dolmuştu
yüreğimdeki kum saatini, göz açıp kapayıncaya kadar geçen 'sen'den, sanki asırlarca tükenmek bilmeyen 'sensizliğe' tersyüz ederek gittin.
daha şimdiden hasretinle kavrulmuş bir karanlığı bırakıp gittin.
halbuki bir sözün şiirim olurdu...demlenirdik...
artık bu kentin soluk ışıkları ruhumu ısırırken, aynı gecenin yıldızları altında seni deliler gibi özlemeyi bana bırakarak gittin..
yaralar...