Sabrın konaklarıduvarların yapışkan teninde sessizlik dilimde ne çok ses... gittin her sokakta cinayet işliyor hüzün kentin ışıkları ellerimde sönüyor bilmiyorum ateşine hangi güzellikten doğayım ikliminden biraz gün ver soluğu dursun nefeslerin gittin düşler yaşlı akşamları düşürüyor içime sabrın konaklarında yalnızlık içiyorum aklıma uzun yollar düşüyor içimdeki azgın yük toprakla sesleşir suskunluğuma ışıldayan bıçak gibi duruyor gürültünüz zaman azalıyor gözlerimin keskin ayazında parçalar rüzgar çığlığı üşümeler siz yosun bulaşığı çocuklar ruhumu dişleyen gecenin teninden kalkıyorum sabaha koynumda çırpınan yağmurlar uğul uğul yangınımda. mutluluğu gize dönüştüren gözyaşı her saati doldururum zamanı kaygılandırarak kuş kanadında arzularım kekeme sözcüklerim büyür çöz alnıma davet olan yazgıları alabildiğince denizim sığdırılamaz resimlere ki, nemli gülüşlerimde sahiller sessizliğin sarısı öpüşürken kentimde gri esintilerde günü sensiz kucaklıyorum beyaz ve siyaha düğüm atıp serpiliyorum sulara uzakla yoğruluyorum doyumsuz hışırtılarla pencereme vuran taze aydınlık yalnızlığı sevseydi aklıma kıyamet olurdu ıssızca koyuldum yollara çıplağı kaldı şehrin. tadı tuzu damağımda yaşantıya yeniden yeniden uyandım. dün hep aynı renkte paslandı kaç bahar daha büyüdüm astılar uçurum masallarımı deli bir poyraza utancını kaybetti içimden çıkanlar ve yeni bir sabaha gölgeniz yüzümü dondurdu teriniz karıştı tenime siz inatla hep böyle bana vardınız tutuk ayaklarınıza cehennem takıyorum oysa kıvrılıp kıvrılıp uzuyorsunuz dilimde türkülere öpmeyin diyorum dudaklarımdan dudaklarım ki haykırmalar içindir ..... |
Emeğine yüreğine sağlık
________________________________Selamlar