Suri yalnızlığıma
Aynıydı belki,
Tüm sokak lambaları... Son tebessümüydü sanki bana gecenin, Hafiften yüzüme çarptığı rüzgarlar. Naifti, İçimdeki... Günahkar ve aciz yakarışlar... Sessizliğin hükmüneydi oysa, Suri yalnızlığıma, Çileli yolculuğum. Berzahtan, Ötelere... Eşliğinde, Yalnız, Rabbin eşliğinde... Hisli ağlayışlarına belki bükülüşüm... Bir yaprağın, Dövülürken her yağmur damlasının tavında, Canının acıyışlarına... Ama hep, Toprağın, Kara toprağın, Bağrında. Konuşurdum... Güzü giyindiğim vakitlerde, Taşların esir aldığı sokaklarla... Sokak lambaları bezmiş, Banklar kirlenmiş... Kedileri tedirgin, Yüzlerinden düşen bin parça. Mutlu değildi hiç, Kaldırımlar. Kerpiçten zamanları vardı oysa, Düşüncelerimin... Belki güçtü, Belki soğuk, Belki de fakir... Ama, Mutluydu güne bakan çiçekleri, Mutluydu kelebekler, Kirlenmemişti henüz daha yeryüzü... Harfler cıvıl cıvıl, Heyecanlıydı heceler... Mısralar dalgalarla kol kola, Şiirler uzanırdı, Sonsuzluğa... Ve, Kirlendi gökyüzü, Bir sabah uyandığımda... Sanki, Hiç olmamıştı, Umut... Hiç olmamıştı, Kelebekler... |