Şemsiyesusmanın kilitli dudaklarında günahlar tenime sıkıştırılan tarih sözcükler tek başına ve acının ince güzelliği duvarlarda yankıların inleyen göğsünde ezber ayaz kayboluşlar sinsi uçurumlar zerrelerime uğrayan demlendikçe en eski diller zamanınızı bekleyen mevsim olur aklım çınlar boşluklar köklü derinliklerde deri değiştirir kızıl renkli aynalar ve bulaşır göçlere beni tanıdık bilen karanlıklar bitmez yolculuğun gizinde yağmalanır gözlerime doğan ışık toprağın sırtında yaralı çocuklar anılarla oynaşır kan burdan başlar akmaya önce sular dellenir sonra sayıklayan mezarlar fısıltısı ki damarlarımda aşkı kuşatan şemşiye yamalı masalların ormanıyla büyür yüzüme vuran parçalar belleğime dağılan siyah sızı cehennem rüzgarı akşamların küf kokulu ağızlarında üşür dalgın ağrıların sessizliği saran düşleri noksandır ıslıklar her gemi bir ayrılığı bıraktıkça odalara içime sığmayan ceketlerin uykusuzluğuna pencereler ıslanır gözlerimde sabahlar kent oysa şarkılarda ay gitmiş kamçılı rüyalar boşanmıştır tenimden öylesine bir siste öldüm dolaşırken sokakları şimdi her durak zaman alır yükümden ..... |
Şemsiyem vardı ya da unutmuştum...
Uzun yağmur mevsimleri vardı...
Sararan solan büyük sonbahar aynasında...Çok saygımla.