Beni bul çocukecel mavisi kuraklığın kuş yapraklı gecesinde çengi ayazın nar teri yüreğimin cam ateşinde gürültülü gölge dansı... Yalnayak uçurumun çocuğuyum ben göçebe çadırlarıyla pencerelerin yıldız yuttuğu bakır gülü güneşli kelimelerin kulesinden düşerken ürperir düş tohumlarım kimsesizliğin sesinde ne kadar varsam o kadar susuyorum karanlığın deniz kulaçlarını ahenkli aynanın parmaklı şehrinde ezilen kıyıları biçiyor adımlar kum tozuyla havalanan küllerin uçurtmalı tepelerinde dil yağmuru kekeme korkuların perdesiz gizlerinde rüzgar ıslığı tarar saçlarımı dalgın bakışlarımın duvarlarında yosunlu yollar güne kaybolan atların buğu şafağı ten rengi göğün yankısına kaybolan ağaçlar gibi uyanır yüzüm dudaklarımda ay akşamlı ninni düşü kurulan yıldızların çiçek çağı öyle parlak öyle ıslak kaldırım yaralı ayakların sabır çarığıyla iniyorum tepeleri ıssızlığın aryasında sıralı bir kervan taş hafifliğiyle tüylenir boyarım bütün çocukları beyaza delirir ırmaklar sonsuzluk boyu güneşin tonuyla kavrulan siyahın gümüş yelesiyle diz çöker bahar karanlıkta maviye açarken tenimi çek düşlerimi yüzüne beni bul çocuk ..... |
Çok kez geldim sayfanıza ama yeni bir şiirinizi görememiştim dün kardeşim Ramazan Boran'ın sayfasında yorumunuzu görünce acaba dedim geldi ve yeni bir şiir mi ekledi. İyi ki de gelmişsin senin eksikliğin edebiyat adına bir eksiklik bu kelem hep yazmalı hiç susmamalı....
Yüreğimden yüreğinize gönül dolusu sevgilerimle...