DUDAKLARININ PARAGRAF BOŞLUĞUNDAKİ MUHABBET KUŞUDuamdı Tanrı hayatı sana bölsün de kalan ben olayım avuçlarında Olmazsa -ki dualarım pek kabul olmaz benim- ölüm denilen nahoş şakası tahtını kursun şakaklarımda Belki benim yüzümdendi tüm büyülerin tutması Güvercinlerin üşümesi Aç namluların karnını -bazen acemice ama çokça maharetle- doyurması Bir yangının içinde kerpiç evlerin feryat figan koşturması Belki de yorulmuştun başını ağrıtıyordu bu atın göğüs kafesinin içinde nefes nefese koşturması -Halbuki kaşlarının çizgisiyle oynayarak cezalandırmak yerine terimi silseydin Veronica’nın İsa’nın terini sildiği gibi peçesiyle Sakinleşirdim- O en sevdiğin kazağın falan olmalıydın ben senin Kıyamaz sarılmama izin verirdin Makyaj fırçan belki Yüzünün her yerinden öpebilirdim Tırnaklarını saklayan kedin Serçe parmağınla uyandırdığın çiçeğin Ceceli kasetlerinden biri belki ya da ev içi terliğin -Tamam bu terlik ödünç alınmış olabilir ama pembe tüyleri- Belki diyorum o zaman ördüğün duvarları tazelemekle yorulmazdın Bir ekmeği ikiye bölmek ne demek düşünüp durmazdın Ne güzel olurdu sürdürülebilir küsmelere vakit harcamazdın Sana olan aşkım beğenilsin diye yazmadığım tek şiirdi gözlerine sürmediğin Belki benim yüzümdendi kopan yaprakların yerine dallara koyulan ilmekler Bir türlü akla gelmeyen hayvan bitki isim eşya şehirler Sonbahar bile ben olmasam sanki daha kolay geçer gider Belki greyderlerle yıkılması gereken bir şehirimdir içinde Kirpiklerim ebabilleri çağrıştırıyordur Belki Ted Hughes gibi öpüşüyorumdur -öyle ya bazen öpüşürken dudaklarının çiğnenmesini sevmiyorsundur- Bahçendeki erik ağacın falan olmalıydım ben senin Arada bir koynuma yaslanırdın Kitaplarından biri belki Ermiş mesela Yüzüme bakarken her harfe bir hayal sığdırırdın Vazgeçemediğin ve sarılmak için -ve sessizce ve kimsesizce değil- bir öpücük rüşvet verdiğin kahve fincanın Kimseyi rengi kadar bile sevmediğin topukluların belki Beni en azından o topukluların sesi kadar sevebilir misin sahi ? -Ah! Bu bile senin için ne kadar zor değil mi ?- Belki diyorum o zaman gözlerin beni bir seraba sürüklemeyi bırakırdı Suçlu arayan işaret parmağın beni göstermekten bitap düşerdi Saçım sakalım hayalindeki resimle uyuşurdu belki ve çakmağın tenha yerlerde hayal kundaklamaktan vazgeçerdi Keşke fark etseydin incindiğini ritimsiz öksürmelerin yüzünden göremediğin bu güneşin soluğunun Keşke fark etseydin harflerinin yavaş yavaş çekip gittiğini dudaklarının paragraf boşluğundaki bu muhabbet kuşunun… Özgür SARAÇ/Râzı 020421Denizli |
Kıyamaz sarılmama izin verirdin
....
Takım elbise olsan daha mı iyi olurdu diye düşünmeden edemedim.