Gamzesi alınmış güngece yarısı cinnete dönen gözlerim kan çanağı gömülünce yalnızlığın mor odalarına kaç çeşit ölüm buluyorum ihtiyar düşlerimden yüzüme bakan gamzesi alınmış gün tırnağını çıkarmadan önce onların da gözleri maviydi biliyorum sürgün şarkılar içimin öfkesine yerleşen kuşlar ve karanlık sokaklarda koluma giren ağaçlar bilmem neresinde hayatın kulağımda sesleri boğulurken aklımın sel ağıtlarına topluyorum her uğultuyu düşük yapmış caddelere kimseler sayfa sayfa tenimde susuyor hüzne işlenen satırların uyanık duygularında dururken aç yorgunluğum uzaklığı seviyorum konuşurken tarihler adımlarım sessiz sakın çocuklar duymasın şehir insanlar içime biriktikçe boşalıyor soğuk taşlarda adressiz maskelere basıp geçiyorum sızısı kendi ağızlarında yalancı tortu acının ayazında ölüme karışan bu şarkıyı yıllarca dinlerim üstelik rüzgarlarında kulakları var basamaklarımda bağırırlar kavrulan bir boşluğa duvarlarınızdan silin ayak izlerimi öyle gidin ben kara trenlerle kendime döneceğim ki her çocuğun bir babası vardır uyuyan uykularında kefenlesem sizi birkaç şiir gibi hatıralarıma sokar mısınız başlarınızı kiminin gülüşleriyle denizlerime nice denizler savurmadı mı seslerinizi dağlara dağlar kımıldanmadı mı çoğalarak özlemlere sonra oturmayın öleceğinizi düşünerek buralara tutabilsem ah yalnızlığı vuracağım şakağından gölgemde ayışığı kıvratırken cevizleri bilmez misiniz bir yaprak bile kımıldasa titriyor ellerim soyunuyor bütün maviliklerim yalnızlık içime çörekleniyor yüzüme toprağa koyup kaçabilsem keşke mutluluğu öper gibi hayatın telaşlarından ........ |
Isınır mı mavi gülüşlerinde gün şems sıcaklığında...
Harikaydı yine.. gönülden tebrikler...
Gül yüreğinize sevgilerimle...