Beyaz uçmalarmavi ölüme aşikâr gün göçleri keskin sesin ağzında ayıpsız ağlarken yağmurlar selam eder kış çiçeği ve sesinde yalnızlığın küçük harfleri.. kök gözleriyle söz dayayan duvarların düşünsem seni haberin olmaz uçar bir bulut/ tutulur gün hüznünde/ düşer işte bir sabaha içini çeken deniz.. avuçların gümüş karanlığı adımlar ve upuzun dalgınlığı yolların içinden geçiyorum sessizce uyuyor dünya her mevsim yüzünde kanayan merhametin kanatları ama bak bakışına ölen toprak gibi zeytin ağaçlarıyla çıkıyorum mum gölgeli yamaçlarını.. ruhumu sallarken fırtınam yaralarında ışıklı bir parmak çiçeğini emer nar’ın -zaman ne çabuk geçiyor dinlenirken kıyılarında- düşler vakitsiz karanlığın beyaz yatağı aynalar su ağzında ıslığıyla dilimin ucuna yanan.. kızıl havalı tepelerden bakıyorum münzevi çığlığın sükutunda kıvrımlı rüzgar göğe bak ellerinde pencereler ay yangını nüks gözbebeğine.. ... |
kendim gibi geçmişliğime sayıp.
eyvallah.