Kuş yağmurlarıgövdem yeşil bir ormanın toprağında kaydıkça konuşkan şehri ellerimin üstüne koyup durdursana çocuk! -gökyüzünde bir çift kanat- zamanın kuyruğunda sallanan duman bakışlı parçalarla kayboluyor aklım yaşamak dediğin kalabalıktan düşmek ince ince düş ererken dil tozları.. durma kuş yağmurlarıyla türküler söyle bana öyle karanlık bakma ayağımda merdivenler.. ben ki bulut/ bulutca çözüldüğüm kıyı bazen ay bazen güneş duyuyor musun? tıkırtılarını bahçelerin -gözlerimde gök gibi açık bir deniz- atlas saçlarını tarayarak yaslan göğsümün ilkbahar penceresine yüreğimin kuyusunda o derin sızı uykumun iplerine bağlı rüya sensin o düğüm biraz ışık biraz kelebek dünyanın sırtında kaybolmuş ellerim ki ölüm ne yakın ne de uzak -zamanın belleğinde beyazlar giymiş tabiat- ahh çocuk gözüme kalansın lacivert ve dilsiz oynasaydın kendinle niye soğuk ellerin üşüyor musun? bir kereliğine sussun diye kuşlar rüzgarı dudaklarımla öpüyorum mavi ve yeşil yalnızlığıma tel tel örülür sapsarı hüzün bu saksılar mutluluk şarkıları Bilirim tesbihe dizili zaman şiirlerimin kanatlarında göksarmaşığı.. ... |
tesbihi bilmem, önemsemem de, lafı güzaftır nezdimde
lakin,
fidan, dikimi, ayı,
özenle takip ederim her zaman fidan toprağa dikilmez bildiğimden.
şiirinizden tesbihli gereksizliği çıkardığım her zaman da
ne çok değere saymışlığım bakidir yazdıklarınız,
tesbihte yok saymışlığım kadar.
eyvallah.