Dil oyasıKüsme nar tanem Yazgıya maya bırakan kokuya ve Kalbine konan küçük kuş’a... Üzeri mor kerestenin gövdesine yasladım Dilimin pelesenk ormanını Dağlar fısıldadı sevda ismini gözlerimin rengine Bakışımın kırmızı suyunda inlerken tekbir Bırakma uyuduğum ninniyi Akşam altında ervahı kimseler Ve şahında yeleli atlar Beni benden okuyup ’sen’diye ezberlediler Kalbimin aleminde dem vakitler Kimi elâ hüznü resmin mavi ayeti Ki,muhakkak uykusu var isli güneşin Mahlas beyitli.. içimin savaşında yanarken dil oyası Su dökmek akla ziyan hedera! Kendimi duymadığım seslerde can diye bilirim süslü deseni Ayaklarıma aşk çizmesini giydiren O’dur duyan. Zihnimdeki gökyüzüne yağmurlar kuran. Ey ömrüm -rüzgârda salınan saçlarım avuçlarından akar- Umutsuz değilim Pembe rüyanın cennetinde rengârenk çiçekler çeşm-ı gül Sahi..Nasıl sevgili olduk yıldızların yüzüne Ayak izlerimizde ay masalı sancı bir ayna Fena yakalandık Gönül denizinde kanat çırpan kuşun Siminden inen büyüye Şuramda ağlayan çocuk ve Ah varlık, itirazsız derya inancın kulesinde Kubbelerde Yusuf’un Züleyhâ’ya yâr olduğu yaşlar Cümle tellerine saplı ok Dalıyorum zül kuyuya Gece gündüz Ey ömrüm -müebbet suretin özüyle bürünen ırmağı uzuyorum Cananın can’ı olup Çeviriyorum sayfayı baharın tozuna Bilmez miyim her lahzada Ruha huzur üfleyen şairi Dinle sesimizi iliklerin donacak kenetlerken Ellerimizi |
Nicelerine olsun.