Tükeniş
Bir ürperti koptu
Tren vagonlarının yalnızlığını andıran Uzaklığın öyküsünden Sessizliğin rengine Suyun derdine Ateşin hevesine Düşmüş bir çiçek tazeliğinde söylence Ve korkunun yüzüne gülercesine gitmenin gerektiği yerdeyim Cebimde ertelediğim umut Tutuşmuşluğumla kaldım Kalbimi incitti her bir şey. Yağmurun naifliği sarkıttı ipini Aklımın sonbahar vaktine Bir daha kör oldum Ve bir daha, bir daha Zaman ve unutkanlık ürpertisi Göğsümün kanatsız kuşlarına Sevda ve ötesi Gözyaşı dağınıklığında siyah Bir kilit düşürdüm en sonunda İncinmiş kalbimin kapısına Dilsizliğimle kaldım Sesimi incitti her bir şey. Söylenmemiş sırrım İçimde bir garip gölge ağrısı Ağır ağır bir gün daha inende gülün direncine Bir yas havasında kalemin ağzındaki hece Düştü ardıma sanmanın garip çocukları Söylenmemiş sırrımda inanmak acısıyla Naif bir ıslık sürdüm dudaklarıma Susmaya vurdum göz/yaşımı, genceciktim Ömrümü incitti her bir şey. Kıtlık kıran Her umut bağlayışımda yarama şu ömür Gözyaşlarımda sıcak bir şeyler var hala biliyorum Biliyorum tükenmek dedikleri şey bir gülün rengi Bir tükenişin haresi Düşümü incitirken her bir şey. Esaslı bir tükeniş gerekiyor şimdi Demir gibi suya yenik değil Çelik gibi kurşuna bahane Durup düşünmek gökyüzünün yarasını ararcasına Kuşların kabuk olduğuna inanarak Ve illâ kanayacaksa bir yara Düşünmek şöyle dursun, inanmalı her şey İncinmiş sözümün kuşlarına. Nedim KARDAŞ |