19
Yorum
59
Beğeni
5,0
Puan
2958
Okunma


Kamburu çıkmış kelimelerden şiir
Yüzümün mavi türküsüne ince bir fırçadır
Gümüşün, zehrin ve eşiğin
Yıkılırken bilhassa, suskunluğun acımış bilekleri
Ömrüme sinmiş çürümüşlüğüdür dilin
Kayıp bir hafızanın ağzında demirin sonsuz tarihi
Kılıcın günahı ve mapusluğun hikayesi
Bana ayrılmış hayatın sancılarıdır Elya.
Kör olmanın söküğünü yokladım yüzünde
Ellerime düşman kesildim, gözlerimi giydirdim darağacına
Elya, ölüm dediğin bilmecenin sabahını soldum
Alnımda günahsız bir yürek atıp durdu
Sonra bir şeyler devirdim ruhumun ayık yanlarına
Ağladım Elya,
Kıvrıla kıvrıla kahpe bir yılanın uğultusuna
Ölümü öptüm gözlerinden senin dudaklarınla.
Güneşe değin eğilmiş bir ağacın gölgesini çizdim
Konuşmayı unutmuş bir rüzgarın şaşkınlığıyla
Penceremi sırdaşı bildim karanlığın, buğular sürdüm
Işığı hiç kapatmadım Elya
Bir vakit ötesinde çaresizliğin, uçurumları göresin diye
Gücüm yok seni tutmaya, kollarımı yasakladım kavuşmaya
Uzak dur benden, sadece ışığımı anla
Şu öldüremediğim yokluğunun karanlığını
Ne olursun, ne olursun artık hayra yorma!
Yüzüm işçisidir sevdanın,
Sevda kımıl kımıl hasretin anavatanı
Ne zaman yaralarıma dokunsam bir mülteci korkusundayım
Önüm arkam yanılmanın örsü
Bir yer var gidemiyorum; acılarım en uygunsuz vaktidir direnmenin
Bir çiçeğe özenmenin çölüne dönüyorum
Ve sen küllerini aldatan bir kuşun sesini giyiyorsun
Anla Elya!
Bir daha doğuramam seni.
Gülüşünün o kadife sessizliği
Soyunup koynuna girerken düşüncelerimin
Bir intikamı taşıyamayacak kadar hala seviyorum seni
Beni unutmuş şu köşe başlarında, yağmurun ardından bakıyorum
Yokluğunun yaşlandırdığı şehre
Ah Elya
Ben sevmenin şenliğini senden alıp büyüttüm şiirde
Sende unuttum her bir bıçak yarasını namertliğin
Herkesin bir gitme payı vardı senin yoktu
Herkesin bir kalma hakkı vardı senin çoktu
Gittin, hiç anlamadan gittin
Beni almadan,
Beni sarmadan gittin...
Nedim KARDAŞ
5.0
97% (37)
4.0
3% (1)