El Değmemiş Işıklar
Daha ben geçmedim önünden
Islak bir rüzgâr var içeri gir sen Havanın kaybolmayan demokratlığı üzerinde Bir mürekkepli utanır sanırdık biz köleliği Kaygılı bir kımıldanışıyla dallar ve İlerde Hızır kollarına serin Şimdi oradalar da biliyorum Sense ölmemiş dudaklarınla kıvranırsın Haberi olmamış sarkar kıvamında sabahlar Bizzat gece gürler Namlusu aşka çevrilmiş kelimelerin Uğrak limanlı bedenlerimizse sokulur geceyle Öpülmek sesinin teniyle karanlığın koynuna Uzanırken külsüz ihanetiyle ateşimizin Hepimizden yükselir bir gramofon Ya da minaresine asılmış çığlıklarıyla Serenat yapar bir aşk çocuğunun ölümlüsü Horlanmış, bir halk dudaklı sevda Çünkü yaşamak bir yumruk yüzüme Ağzımızsa geçmiş ihanetin çatına Oturur Çalkantısına bir açlığın harareti devir aşar Bayırlarda Gebe bir günün sonuna eğdi başını zaman Ve haberlerine kulak yalayışıyla Tetik basar sözlerimiz mermi sırıtışıyla Çağrılarımıza çıplak kuşların alevlerini alarak Yürek çarpıntısına Ebabil çağırtısıyla uykular öper Ayartma, mısraları ve uçuşları Bulanık, zemheri ve buram buram coşkusuyla Savrukça kalkar Örtündükçe beyaz bir aşkın dağınıklığı Bırak bir el değmemiş büyütür İniltisini emen bir geceyle Ve gebe bir sabahın karnını yarar zaman Hadi biz günü seyredelim… |
Kalemine yüreğine sağlık