hüznün hatırası
Bir öteki yüzü var hazin tarafımda ilerleyen zamanın
Yavaşça doğrulduğunu bilseydim iklimlerinin Sevgili der miydim saadet bekleyen ölümün aralığına Maceramız bir beklemenin kuyruğunda teneke misali Kavuşmayı sen sarkıtmadın mı? Özlemin iç sesli kadının saçlarından Sade bir kahve içesi geldi köpürmüş bulutlarımdan inen Pakça bir adamın sessizliği Çağırdın beni Tanıştırdın eski bir yol haritasındaki hazinenle Adım saydırdın atar damarımdan kayarak giden bir yıldızın depremini Köşeye iliştirdin bir bardak dolusu hasretle yetimin ellerinde Uslanmazım artık Çağlayan ne varsa benden alıştı belki yabani at bozgunluğuyla Türkü dinletirim devrim bekleyen ellerin ok saplanan isyanına Varlığıma alıştı gök kuşağının kakülü Öteye benlik bırakamaz bir cendereden sıyrılmaya var mısın? Kurdele bağladım ilkel çağlardan başlayan âdemin elmasına Lokma koymam çağın sonuna mezar dikmişim kapadığım kapılara Heves ettiydim Üç beş serce severiz Amansız bir gölgenin mavisine kanat bırakırız diye Çekildim Az öteden denize basmaya varan Çığlıklarımın rengini kaybettiği yerdeyim Gülümsediğin yerde Hüznün hatırasına bir ruh bıraktın ve Boynu bükülen dervişlere rozet eyledin yollarımı… |