on yedi yaşındayım
saymazsak ötekileri ağırlığım ondan
biraz yokuş/
biraz yorgun.
ilerleyen saatlerden geçerken
kaç gün kaç
gece hikayeler topladım bilmem
göz
bebeklerimin ölgün rengine
yeni resimler alınmalı
bir el ki sen
kal ve öl...
yalnızlığın kısrağında odalarca ışıklı karanlık
kabuk ki uzun yaraların üzerinde kör
kaç
sevda büyüttü ruhum
tren uzadıkça
çoktan terketmiş olmalıyım
kestiğim saçları/
gövdemi tutan kökü
kalan kaç
siyahtı bilmem
evvelin ortasında
savaş ki
yürüdü yokuşlar
geceden
uykuyu böldü
ödü koptu kuşların/
inatçı bekleyişlerin
daha dur Anne
kimseyi vurmadım
üşütmedim ipe asılı hırkayı
büyüdüklerim orada kaldı
gökyüzünün kısık gözleri
orada...
zaman akıp gidiyor ruhumun titreğinde
bağırmayın
dilsiz pencerelerde ağlamasın
çocukluğum
sokaklar yok/
taşındığım evler
zaten çoktan susmuş şehir
gamzelerimin dibine
ki,
büyüdükçe benimle
kırılgan ay/
demir atan gün/
ve
portakal kabuğu
değişirim.
yinede bahardı eskiden
üşümüyorum kimse yok diye
Mayıs`da şemsiyesini açan adam
koyul biraz daha
mavi ninni söyleyelim
çocuklara
al kalemimi
ger kanadına
çünkü bak hayat kısa
soyduğum
geceden tohum ektin yüreğime
anlıyor musun?
bir de sen
ölme!