Zaman oyuğu
.
su verilmemiş gözlerindeki bıçağa ay ışığı o ipek karanlık, dökülen ve susayan kendi çölüne okyanusun karnını okşayan aynı mavi bu boşluk içimde çok yer kaplıyor kızgınlığı gecenin, göğün özünden damlayan ağzımızın toprağına evrenin çanağı çatlayan ve dağılan, kendi kanına düşman yürüyen düşü gerçeğe çatan çocuklar. bir halkın susuşu bu dağlarda, kıyamet kokusu elleri devrilen gölgeler içinde yanan ve yaşamaktan korkan. bir yorgan, ağırlığınca atlas gümüş kaplı sözcük pası, dilimizin ovasında kullanılmayan merhamet yorgunu hayatlar bu kalın kin duvarını, ağır mı ağır koyu bir yalnızlıkla sokaklara dayadım acı bir soğuk için ısıtıyorum adınla kanımı kimin ellerinden döndü uzaklığın kırıldı güneşin kemiği, içimde battı . |
ağırlaştırmadan sancıyı
çağın ağrısını böyle şık anlatmak...