Ölümün Uğultusu
Yarı yolda bırakma beni,
Kaybolur diğer yarım Yorulur sesim Susarım gidişine Bırakma beni Yollar kavşaklara düşer Yönüm ateşe Yanarım Küllerimi taşıyamaz rüzgarlar. Aklımdan kalbime en kestirme yol En ucra köşesine bırakır kayıp adımlarını İtme uçurumları yorgun bedenime Kar altında inleyen şehirlerden geldim Karanlık ve soğuktur gençliğim Bırakma beni Işığına aldanırım kelamsız sabahın Yorulur cümlem Gidişine lâl olurum. Süleyman tahtından olur Nuh gemisinden Bir hikaye daha yazılır kanlı tükenişlerden Yokluğun büyüdükçe küçülen beden Kadim çığlıklar savurur senden evvelden Gitme, unutur bahar toprağı Ellerimiz çorak olur Duasız kalır acemi gülüşlerimiz Gitme, alt üst olur hayat Yalnızlık ölüm doğurur ölümüm üstüne. Boynunda güneş kokusu, koynunda cennet Öpersin her gece gözlerinden nedensiz irkilişlerimin Ben sana hasret, sen umut çağına Eksik yanlarımı arıyorum kuyularında hüznün Yorgun gözlerle duruyorum karşısında Beraber yaşamanın dingin fırtınasının Gitme, bitmemeli böyle mutluluğun giz hengamesi Mavi sularla tutuşturduğum Şiirlerle betimlediğim Gözlerinin yaşam öyküsü Böyle düşmemeli ıssız dillere. Beni bırakıp gitme Sızısı öldürür bu akşam rüzgarının Sesler, renkler, düşler yakar bu gri hiçliği Tanıyamam artık bendeki umudu Kağıdın yarası, kalemin ağıdı bitmez Göğsümde durulur acısı sesinin Ölümün uğultularında sevdiğim Ölümün uğultularında Mürekkebe boğulur bedbaht ömrüm. Nedim KARDAŞ |
Bir yanda cinleri başımıza yağdıran çatışmalar
Siması hangi su da mahkum yusuf'un
Hangi gelincik tarlasına günah eker züleyha
Bir elin ayazı vururken dağlara
Arınmak için kaçmalı kalabalığın zalim tapınağından
Güneşin şakaklarından dökülürken ter
Umut doruklara göz diken kartal
Hepiniz ve sen bekleyiş vahasında tufan
Gördüm linç edilen aşkları
Görevini hiç aksatmaz ayrılık
Her göz kendi gördüğü acının rengiyle ağlar...