Sabaha Karşı Bir Ölü
çocukluğum sızıyor ya her anki dışarıma
yorulmuyorum gibi geliyor en sonuma doğru soğuk bir havada çamura düştüm ve herkes bana güldü ayak parmaklarımda kerpeten acısı sıcak bir süt gibi kalıyor sarı ışıklı perdelerin aklımda... aslında içi dışında ateşli bir hastalığa tutularak paltosu ikinci el saçları cigara kokulu yollara tanıtmak istemeyen kendisini bendim diyorum uzaksın uzağıma en acısı da bu yani yani kuru bir kışın ortasında yoksul çirkin yüzümle kaderdaş yağmurlu bir şehri görür gibi ağlıyorum ağlamana... bütün yavan zamanlar senden sonraki bir ormanı öpermiş gibi ürperiyorum kalan boşluğunu yaşarken kendi kendime ve üstüne hiçbir şey eklemiyorum yalnızlığımın birlikte nasıl yaşıyorsak öyle... sabaha karşı bir ölü kaldırır gibiyim kuşların uyanma vakti işe kalkan çocuklar gibi özlemlerime saldıran bu kalabalığı takarak peşime geldim diyorum karanlıkta kendimi dinlemeye bir nehir keşfeder gibi sevmeliydim oysa seni seni pişmanlığa götürecek bir hazirandan alıp ezberlenmemiş bir zamana yerleştirmeliydim duvarları beyaz badanalı rüyadan çıkıp ağlamalıydım ağlamana... kağan işçen... |
seni pişmanlığa götürecek bir hazirandan alıp
ezberlenmemiş bir zamana yerleştirmeliydim
duvarları beyaz badanalı rüyadan çıkıp
ağlamalıydım ağlamana...
Keşkelere düşmeden kıymet bilinmeli üzgün yüreğin duygulu seslenişi duygularınıza sağlık tebrik ediyor daimi başarılar diliyorum selam dua ile.