Külleri Anlatmaktan Geliyorum
saçlarının neresinde uyanır Eylül
buradaydı, soluk sesiyle bu karanlık mıydı yüksek binalarda sevişmek upuzun artık, gözlerin güneş. anlatamam. yuvarlak gülüşlerinde ve zıpkın kuşlarında gözlerimin iki kusurundan ötede birikmişti oysa henüz doğmamış bir gece son olsun, pencereleri kapattım. başka anlamı yok başka anlamı yok. gel şimdi hüzün türküsünde bulalım kırılmış camları içim ölü bir kukla ölmeyi örtülere seriyorum yaşamak ödenekleriyle ki ladino sesiyle bir kadın iki hüzün ötede şuramda bir parça artık seninle ağlamak zaman boğuşur zaman yenilmez de yaşlanır bir çırpıda. avuçlarımı kazıdım maskelerim alaşağı! Beyrut’a dönmeliyim iyi bir akşam yemeği yansın dudaklarımızda boşunaydı sanki bütün mutluluk karmaşası iki sandalye, küçük bir masa yok eğer buysa hüzün seninle seviyorum ağlamayı Rowena. duygu yüklü bulutlar istikrarsız bir hükümetin bekâsında ölmekle doluşmaya ramak kala sürükler -keşke-leri keşke kırmızı bir şapkam olsa keşke yokuş çıkarken seni düşünsem keşke biraz sen olsan. artık tanımlayamıyorum kendimi olsa olsa uzanıyorum bir uçurumun dalında duydunuz mu? Külleri anlattım oradan geldim ya da öteberiden ağaçlar soluyor nefes almayı unutmayalım bir gün daha yaşlanacaktır zaman şimdi geçip gidiyor hızla bir sokak sen beni seversen bir ağaç yeşerir darbeli hükümet lağvedilir ve bitmez tükenmez begonya geometrisi flu artık her ses seni beni seversen. düşünme her şey olur düşünüyorum her şey olmasın bir yağmurdan çıkagel sesin çıplak yeryüzü, sualtı ve gök kubbe çıkmaz’da çingene düğünü sanki yaşamak sinemaya düşerse sevdamız birlikte ağlarız güçlenir yalnızlığım ve sorumsuzluğum yuvarlak gülüşünle sen yuvarlak gülünce. |
kutlarım