aşk tuz basar yarama
topraksız çiftçiydi umudum
büyür dağlar yolun sonunda gün şişeye sıkışır usul usul akar vadilerin yolunu bilen mavi nehirdir gözlerim yağmur kuşlarını getiren aşk tuz basar yüreğime biliyorum bırakmalıyım sevmeyi uçurumları takılıp kara kuşların ardına unutmalıyım ötekini ışığı yakalamaya çalışan parmaklarım karanlık şehirleri imler devşirip tanrılarını sorguya çeker dimağım niçin aşktan nasipsiz kalplere gök düğmelerini kapatır sürüncemede yaşlanan bir göz “ oysa denizle doldurdum ruhumu tıka basa “ sere serpe uzanan bir çölün serinliğinde anımsadığım taze gonca kokan saçların ansızın kuşlar çarpışırdı yüreğimde vesselam hala “seni yalnız bir ev gibi bekliyorum “ gönül gençyılmaz |