İnce İnci Beyazı
I.
Sessiz bir sevdanın çıkışı Bu Fransız Kuşları sadece ötmekle yetiniyor İhtiyar bir aksanım var Yaşamaya ve sevmeye Hep sonunu seçemeyen küskün begonya Halbuki Simenon okuyorduk bulvarda Çarpışmıştı iki kuş Tunus’a örtüşen gözlerinle Şöyle bir köşeye geçince Bulutlara yazıyorum ismini Diyorum ki, sadece bak Öylece bir katliamı sonlandıralım seninle Yüzünü seçemiyorum, ellerini uzat! Kınalı, ince inci beyazı II. Bir hüzün gibi değil Doğrusu buna ölüm de denemez Saat sabah bilmem beş Kuşlar ötüyor öteden Ve sabahertesi kıvrılan yanakların Yeni bir doğumu müjdeliyor Değişmez gülüşün. Bu bakımsız avludadır Benim sevdam Benim kaybedişim Benim mavim Benim kavgam Kaldı ki umutlar uzundur. Çünkü en büyük hüzünler En büyük sevdaların sonunda oluşur Mutluydum! Aslında yarım kalan mektubumla Bir çağı kapatıp açmak gibi İrrasyonel gözlerin Afrika’nın başa gelen hüzünlerini sonlandırıyor. Ben ve Beyrutlu Fransız kadın İnce inci beyazına ovuşturduğumuz mutluluk Kuşlar böyle nasıl güzel Gözlerindeki ölüm. İnanmıyorum. III. (Renk sepetinde üç idam Birisi ben, diğer ikisi bilinmez Öteberiden koşuyor sesin Mösyö Buve ölüyor.) Hala anımsarım mavi saçlarını Ki en son nasıl taramışsam Öyle duruyordu başında. İçime yassı bulutlar saplanır Görülürüm tenha yerlerde İnce inci beyazı mutluluğun borcuyum Kubbe gök avluda kim ölür Kubbe gök avlu ölümü bekler dünyayı bekler Binlerce park çocuğunun neşesiyle Ölümü sonlandırır gözlerin Ey bitmemiş umudun yankısı! İnce inci beyazı mutluluğun borcuyum. |
Ki en son nasıl taramışsam
Öyle duruyordu başında
ve sonra
İçime yassı bulutlar saplanır
Görülürüm tenha yerlerde
İnce inci beyazı mutluluğun borcuyum
cok yaratıcı idi bu dizeler, kutlarım
yine duyulmamışı bulup yazmışsınız.
Okumak keyif verici...