En Başta Ve En Sonda
bir öğlen parçasına ağladım
hiçbir sevdiğim yaprak yoktu gözümün önünde kaldırımlar saat on iki gibi gerçek acısında çocuk olsam bir gün kahramanın olacağına inanır bastırırdım ölüm korkularımı... saatlerden hep okul çıkışı kırlangıçları yine ağlarcasına kıskanıyorum sokaktan içeri yeni girmişçesine pişmanım kış gelsin istiyorum yalnızlığım doğayla eşitlensin değişik ayak izleri görünsün yollarda ama hiçbiri sana ait olmasın biz hiç kavuşmamış ayrılar olalım ben zamana yenik sen kendine bir öğlen parçasına yeniden ağlamadan gitmeyelim.... birgün bir şiiri sırf kendim için seveceğim üzerine alınmadığın tüm acılarımın adına özürler dileyeceğim kendimden sıfırladığım kendi sonsuzluğumdan sıyrılıp o anlaşacağım ben de sokak aralarında çay vakti geçmemişse ölmeye hazır kendiliğinden salınan herhangi bir ev sesine ezik adımlarıma söz geçiremezsem tüm mezarlar beklesin toprak bir defa daha ezilsin umutlarıma üzerine alınmadığın tüm acılarımın adına kabulleneceğim bir anı daha yaşamayı sokak aralarında çay vakti her hangi bir ev sesine kanıp kendime öylesine bir yakınlaşıp uzaklaşacağım bir daha... "rüyamdaki sesimle de tutamadım oysa bir çağırmalık tek gerçeğinim derdin... kendimizi değil çocukluklarımızı büyütmüştük... ağustos tozlarıyla kirlettiğim göz yaşlarınla yıkayıp yuyorum da bütün acılarımı anılarımdan bu anımadek upuzun üşüyorum bir de ömrün kısalığı meşhur uzunu makbul derler ya sessiz yolculuklarla kendiyle başbaşa tanrının yeryüzüne aşk bahşederken gözden kaçırdığı şairler bilmezler bunu..." "tanrı yorgun bir vaktinde yaratmış bizi senden başka bir şey görme yetisi vermemiş düşlerime sanaysa benden başka tüm gerçeği görme yetisi vermiş ve göz gezdirirken zamanda beni en başta öldürmeyi unutmuş seni en sonda yaratmayı..."... kağan işçen... |