Anla ki ruhun duymaz..!Süslü cümleler kurarken aynalara bağımsız, Hangi sır’ın içinde giz/lendin bilmem... Türküsünü bir başkasının söylediği o ülkü de, Hangi vuslata muteber yürüyorsun. Bölük bölük dizilmişken dizinin dibine hislerim, Adım başı ezdiğin ruhumu hangi hakka imanla görmüyorsun..! Şimdi binbir suratı olan suratsızların ortasında, Avcunda şekilsiz kirli parmak izleriyle, Kala kalmış halin yoksunluğuna bırakıp da yokluğumu, -Sen sadece bu yaka da birini öldürüyorsun. İki yakan bir araya gelirde, Sen gelmiyorsun. İçim dışım ayrı ayrı yanarken, Üslubunu yitirmiş şiirler söylüyorum. Kıvrım kıvrım saçlarına yüklediğim rüzgarımı, Bir gece esintisi sanıyor, Sanrılarına gülümsüyorsun. -Gör bak kalp kırıldığı kadar garip, Ve ömür dediğin bir merhaba ya muzdarip. Sokaklarda sokaklar dolusu cümlelerim yok artık, Kendimi esir aldım kendimden..! Hiç kimseye gücüm yetmese de kendime hükmediyorum. Yanıma kalmıyor hiçbir yaptığım, İltimas bekliyorum. Neyleyim bahar neden gelmiyor diye sormak olmaz ya..! Sormuyorum. Bu bir iman öyküsü sevgili..! Anla ki ruhun duymaz, İşitmez gönlün, Hesabı olmaz... Süslü cümleler kurarken aynalara bağımsız, Hangi sır’ın içinde giz/lendin bilmem... ’’Çakır gözlerimin hüzmesinden bir bir erittiğin yaşları biriktirdim. Ellerim şahit.’’ İsmail Yılmaz |